İslam Medeniyetinde Bilgi ve Bilim
Birileri mutlak hakikat kabul etse de bilim, bugün tartışılan konular arasında yerini almaktadır. Başlıkta geçen kitap konuya hakkını vermiştir. Ben kısa bir özet sunmak istiyorum;
1. Bir medeniyette bilim geleneği, hangi dünya görüşü üzerine kurulmuşsa onun özelliklerini taşır ve bunlar bütün bilimsel ve bilgisel faaliyetlere tabii olarak yansır. Bu açıdan bakınca, İslam bilim geleneğinin İslam dünya görüşünün bilgi yapısı vasıtasıyla dışa yansımasından ibaret olduğunu söyleyebiliriz. Ancak bu bilim geleneği kendisinden önceki Yunan bilim geleneğinden de etkilenmiş ve ondan aldığı unsurları kendi bünyesinde eritmiştir.
2. Bu eser, İslam ve bilim ya da daha genel anlamda din ve bilim konusunda bazı önemli tezler ileri sürmektedir. Bunların başında İslam’ın din olarak ilahi kaynaktan gelmiş olması, biliminse insan merkezli bir faaliyet olması yer almaktadır. İnsan merkezli olan bilim, dini gönderen kaynak tarafından yaratılmış olan varlığı incelemektedir. Bu açıdan, manevi içerikten yoksun olarak yaratıcıyı inkar ile ortaya çıkan hiçbir bilgi insanlığa rehber olamaz.
3. İkinci maddeye paralel olarak bilimin tek ve başlıca hakîkat olduğunu ileri sürmek, onu yanlış bir mecraya çekmek demektir. Burada oluşturmaya çalıştığımız bakış açısı, bilimin böyle bir bilgi türü olmadığını ortaya koymaktadır. Dolayısıyla, bazan dini kaynaklarda verilen kainatın yapısına dair bilgilerin bugünkü bilimsel verilerle desteklenmeye çalışılması, bu yan’ lış anlayışın bir sonucudur. Zira dinin buna ihtiyacı yoktur ve gücünü buradan almamaktadır.
4. Geliştirdiğimiz diğer bir tezin sonucu da bu bağlamda ayrı bir önem arzetmektedir. Bilim, belli bir bağlamda yapıldıgına ve bu bağlam da en özel anlamıyla bilim adamının dünya görüşü olduğuna göre, her bilim geleneğinin bakış açısı kendi dünya görüşü ile sınırlıdır. Batı bilim geleneği zorunlu olarak bu durumda Batılı dünya görüşünü yansıtacaktır. Günümüzde bu açıdan Batı bilim geleneğinin bakış açısının özellikle iyi tahlil edilmesi ve eleştirilmesi gerekmektedir. Mevcut bilim anlayışı her türlü maneviyatı neredeyse tamamen dışlayıcı bir tavır içindedir.
5. Bu yönüyle bilim, insanlık için tehlikeli bir hal almaya başlamıştır. Zaten bilim, artık neredeyse tamamen teknolojiye dönüşerek diğer milletler ve kültürler üzerinde bir baskı unsuru haline gelmiştir. Bilim, bir alet olarak siyasete hizmet etmeye başlamıştır. İnsanlığın yararına olan önemli bir bilgi türü, belli insanların baskı altında sömürülmesine araç olarak kullanılmaktadır. Tekniğe dönüşen ve küreselleşen mevcut bilim anlayışının günümüzdeki önemli diğer bir sorunu da çevre felaketlerini başlatmış olmasıdır. Bütün bunlara yol açan önemli etken, evrim nazariyesinin getirdiği bilimsel dünya görüşünün yol açtığı yeni gelişmelerdir. Bu dünya görüşü, bilim adına bilimsel ilerlemeyi sadece ahlak olarak algılamakta ve uhrevi sorumluluğu yok saymakla genetik mühendislik, kopyalama (klonlama), akılcı tasarım (intelligent design) ve seküler tabiat anlayışı gibi sorumsuzluklar içerisine düşmektedir.
Bütün bunlar, aslında bilimsel ahlakın çöküşünü gösteren belirtilerdir. Eğer bilimsel çöküş nazariyemiz doğru ise, bu gidiş mevcut bilim geleneğinin sonunu getirecektir. O zaman bir taraftan Islam bilim geleneğinin tekrar nasıl canlanabileceğini açıklamaya çalışırken diğer taraftan göz ardı edilmemesi gereken bir hususun günümüzdeki küreselleşme Olgusu olduğunu bilmeliyiz. Gelecekte bütün insanlığın çok kültürlü fakat tek bir toplum olmaya doğru gidip gitmediğini Şimdiden anlamaya çalışmalıyız. (Alparslan Açıkgenç’ın kitabından derlenmiştir)
Yavuz Köktaş – Yolda Olabilmek Yolda Kalabilmek,syf.180,181