Makamdan tenezzül (aşağılara düşme) ve günah haliyle alâkalı bazı tecelliler mevzuunda şeyhlerine yazdıkları mektup.)
O kimse ki, en aşağılarda ve suça batmış, kötü huylu ve hâline mağrur, hiç alâkası yokken kemâl ve vuslata (ermeğe) tutkun, işi hep Allah’a isyan, ameli de daima üstün olanı bırakmak ve aşağıyı tutmaktır; ne yazık ona!..
O kimse ki, halkın nazar ettiği yer olmak ister ve halkın nazar edeceği yeri harap eder; ne yazık ona!.. Himmeti dış perdeye bağlanmış, mâsivânın (Allahın gayri olan mahlûklar âleminin) yoldaşı olmuştur, sözü işine uymaz, hâli de hayal üzerine dayanır; ne yazık ona!..
Bu vehim ve hayallerden ona ne fayda gelebilir ve böyle söz ve tavırlardan ona hangi kemâl yolu açılabilir? Daima vebal ve suç üzerinde olmak onun vaktinin verimi; anlayışsızlık ve sapıklık da sermayesidir.
Bu seciye, fesat ve şirretliğin başlangıcı, zulüm ve isyanın kaynağıdır; ve bütün ayıpların yuvası ve bütün günahların toplandığı yer… Böylelerinin hayırları lanete layık ve iyilikleri red ve tard olunmaya müstahaktır.
“-Nice Kur’an okuyucusu vardır ki, Kur’an onlara lânet okur!”
Ve:
“Nice oruçlular vardır ki, onlara oruçtan, yalnız susuzluk ve açlık zahmeti erişir.”
Meâlindeki hadîsler, bu hâllerin adil şahitleridir.
Sonunda hasret, pişmanlık ve dövünme, böyleleri içindir. Bunları istiğfarları, günahları gibi, belki onlardan daha şiddetli bir günah; tevbeleri de, isyanları gibi, belki onlardan daha şiddetli bir isyandır.
Bunlar:
“-Çirkinin yaptığı her şey çirkindir!”
Ölçüsünün şaşmaz misalleridir.
Mısra:
“Buğdayı buğdaydan bekle; arpadan buğday olmaz.”
Böyle olanın hastalığı kendi zatındandır. İlaç kabul etmez, dert aslîdir ve devası imkânsızdır. Zattan olan şey zattan ayrılmaz. Zenci, Habeşîden nasıl uzaklaşabilir ki, ikisi de aynı renktedirler.
Allah ki, kudreti her şeye yeter, onlara zulmetmemiştir; belki kendilerine zulmeden yine kendileridir.
Hayrın ta kendisi karşısında şerrin ta kendisi bulunmalıdır ki, iyiliğin hakikati belirsin… İnsanı terbiye eden Peygamberler Peygamberinin terbiyesinden geçenler olmalıdır ki, bu incelikler meydana çıksın…
Her şeyin doğrusunu bilen, dönmek ve yönelmeye lâyık yolu gösteren, kendisine bağlı istikâmeti açan, Allah’tır.
İmam Rabbani,Mektubat-ı Rabbani,9.mektup
0 Yorumlar