Ensar ve Muhacirler’in Savaş Hazırlıkları

paralele-karsi-tepeleri-terk-edenler-kim-turgay-guler-uhud-savasini-hatirlatti Ensar ve Muhacirler'in Savaş Hazırlıkları

Ensar ve Muhacirler´in, düşman gelmeden önce daha bir haftaları vardı. Bu süre içinde şehir duvarları dışında, vahanın çeşitli yerlerinde yaşayanlar hayvanlarıyla birlikte şehrin içine yerleştirilmeliydi. Bu görev yerine getirildi ve şehir duvarları dışında ne bir at ne bir deve ne de bir koyun kalmadı. Bundan sonra yapılacak iş Mekke´lilerin planlarını öğrenmekti. Onların sahildeki batı yolunu takip ettikleri haberi geldi. Bu sırada içeriye doğru yöneldiler ve Medine´nin beş mil kadar batısında konakladılar. Daha sonra kuzey-batıya birkaç mil yol aldılar ve Medine´ye kuzeyden bakan Uhud dağının eteklerindeki düzlüğe kamp kurdular.

Peygamber (s.a.v.), henüz silahlarını kuşanmamışti. Fakat rüyasında, kendisini zırh giymiş bir halde bir koçun üstünde giderken gördü. Elinde bir kılıç vardı. Kılıca baktığında içinde bir diş; etrafında da kendisinin olduğu¬nu bildiği bir grup büyük baş hayvanın kurban edildiğini gördü.

Ertesi sabah rüyasını arkadaşlarına anlattı ve onu şöyle yorumladı: «Zırh Medine´dir, kılıcın içindeki diş bana yöneltilecek olan bir darbeyi, kurban edilen hayvanlar da Ashabımdan Öldürülecek olanları temsil ediyor. Benim üzerine bindiğim koç ise, inşaallah öldüreceğimiz, kâfirlerin bölük başkanım belirtiyor.»

Peygamber (s.a.v.)´in ilk düşüncesi şehrin dışına çıkmayıp´ içten bir savunma mekanizması kurmaktı. Bununla birlikte kendi görüşüne diğerlerinin de katılıp katılmayacaklarını öğrenmek amacıyla meseleyi istişare etmek için arkadaşlarını topladı. îlk konuşan Îbn Ubey oldu. «Bizim şehrimiz, bize karşı hiçbir zaman saldırıya meydan bırakmayan bakire bir şehirdir. Biz bu şehirden büyük kayıplar olmaksızın hiçbir düşmana saldırı için çıkmadık. Bu şehre saldıranlar ise hep büyük kayıplarla karşılaştılar.

O halde, ey Allah´ın Rasulü, onları bırak, ne yaparlarsa yapsınlar. Orada kaldıkça, felâket onların olacaktır. Geri döndüklerinde ise amaçlarını yerine getirememiş olarak geri döneceklerdir».

İnceleyin:  Osmanlılar çağı

Ensar ve Muhacirlerin yaşlılarından büyük bir grup îbn Ubey´in görüşüne katıldılar. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) : «Medine´de kaim, kadın ve çocukları kalelere koyun» dedi. O böyle konuşunca gençlerden çoğunun şehrin dışına yürüme taraftarı olduğu açığa çıktı. Birisi: «Ey Allah´ın Rasulü,» dedi, «bizi düşmanın yarana götür. Onların, bizim korktuğumuzu vezayıf olduğumuzu düşünmelerine izin verme». Bu sözler meclisin her tarafından takdir dolu mırıltılarla desteklendi. Çoğu aynı şeyleri tekrarladı.

Konuşulanlardan ve onların desteklenmesinden genel kanının şehir dışına çıkmak olduğu anlaşıldı. Peygamber (s.a.v.) de şehir dışına çıkzp düşmana saldırmaya karar verdi, öğle vakti Cuma namazı için toplandılar. Okunan Hutbenin konusu cihad ve onun gerektirdiği çaba ile ilgiliydi. Daha sonra Peygamber (s.a.v.) arkadaşlarına savaş İçin hazırlanma emri verdi.

Müslümanlar ikindi namazında tekrar bir araya geldiler. O zamana kadar yukarı Medine´liler hazırlanıp mes-cide gelmişlerdi bile. Namazdan sonra Peygamber (s.a.v.) Ebu Bekir ve Ömer´i kendi evine götürdü. Onlar Peygamber (s.a.v.)´in savaş için hazırlanmasına yardım ettiler. Adamlar dışarıda sıralanmış bekliyorlardı. Sa´d Ibn Muaz (r.a) ve kabilesinden birkaç adam onlara kızarak : «Siz, Allah´ın Kasulü istemediği ve Ona Sema´dan haber gelmediği halde onu savaşa zorladmız. Bırakın da karan o versin.» dediler. Peygamber (s.a.v.) dışarı çıktığında, sangım miğferinin üstüne sarmış, zırhını giymiş ve kılıcını kuşanmıştı. Adamlardan çoğu, onu görünce biraz önceki sözlerine pişman oldular ve: «Ey Allah´ın Rasulü, bizim sana karşı çıkmamız söz konusu değil, sana hangisi iyi görünüyorsa onu yap» dediler. Peygamber (s.a.v.) onlara şu cevabı verdi. «Bir peygamber silahlarını kuşandıktan sonra, Allah düşmanlarıyla onun arasında hüküm verene kadar onları çıkarmaz. Bu nedenle size emrettiklerimi yapın ve Allah adına isteyin. Eğer sebat gösterirseniz zafer sizindir»

İnceleyin:  Resmi Tarihin Oluşumu

(martin lings,hz muhammed)

Muhammed Ali

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir