ABD’nin, Müslüman’ın dinini değiştirme savaşı!
Geçen hafta 12 Şubat 2016 tarihli Diyanet’in camilerde okutturduğu Cuma Hutbesi gerçekten de tebrike şayandı. Aslında, bütün hutbeler böyle İslam düşmanı tuzaklara karşı Müslümanları uyarıcı bir nitelikte ve özellikte olmalıdır!
Bu Cuma hutbesinin tebrik edilecek niteliği ve özelliği nedir?
Bilindiği gibi, 2001 yılında İslam’a ve İslam dünyasına karşı bir Haçlı savaşı başlatan ve adına da “Son Haçlı Seferi” Diyen ABD diğer Batılı devletleri de arkasına alarak başlattığı bu savaşta öncelikle Müslümanların (özellikle ve öncelikle Türkiye Müslümanlarının) İslam anlayışını değiştirmeyi amaçlıyor.
Bu operasyonda en çok üzerinde durulan ve öncelikle yaygınlaştırılmağa çalışılan konu da, “Kur’an-ı Kerim’den başka İslam’da kaynak yoktur” anlayışını yaymaktır ve böylece Hz. Peygamberi ve sünnetini dışlayarak, Müslümanların İslam anlayışını yaşanır ve uygulanır olmaktan çıkarmaktır.
Dini kuralları sadece düşünce ve inanç düzeyinde tutarak en küçük darbeler ve müdahalelerle değişim ve başkalaşıma uğratacak hale getirmekti.
İşte önceki hafta Cuma günü Türkiye’de bütün camilerden ve mescitlerden okutulan Hutbe, İslam düşmanlarının İslam’a karşı başlattıkları Haçlı savaşının bu tarafına dikkat çekiyor ve Müslümanları uyarıyordu.
CIA’NİN İSLAM’DA SÜNNETİ DIŞLAYAN AKIM MERKEZİ
CIA’nin desteğinde faaliyet gösteren, asıl adı Birleşik Kilise Hareketi (Unification Church) olan Moon Tarikatı’nın toplantılarına katılan ilahiyatçıların sünneti dışlayan ve “Kur’an’dan başka kaynak yoktur” iddiasında bulunan görüşler ileri sürmeleri dikkatleri çekmiştir. Bu ilahiyatçılar, reformist formatta meal çalışmaları yapmışlardır. Edip Yüksel bunlara bir örnektir. Türkiye’den ABD’ye giden Edip Yüksel, Peygamberimiz’in sünnetini reddeden ve Kur’an-ı Kerim’den bazı ayetleri inkar eden ve peygamber olduğunu iddia eden, Reşad Halife’nin öğrencisi olmuştur.[1] Edip Yüksel Reformist görüşler yansıttığı internet sitelerinde [2] İslam’da sünnetin dışlanması konusunda çalışmalar yapan Amerikan kuruluşları için kitaplar yazdığını şöyle itiraf etmiştir: “Kuran’dan başka dini kaynakları reddederek İslam’da reform hareketini destekleyen Renaissance Institute, International Community of Submitters ve The Monotheist Productions için İngilizce kitaplar ve makaleler yazdım.” [3]
Edip Yüksel, çalışmalarında şöyle iddialarda bulunmuştur: “Dini Tek kaynak Kur’an’dır. Hadis ve Sünnet dinde esas alınmamalıdır. Namaz günde 5 Vakit değil, 3 Vakittir. Kuran namaz için belli bir rekat sayısı bildirmiyor. Namazın kaç rekat kılınacağı kişinin durumuna ve koşullara bağlıdır. Muhammed Son Resul değildir. Son nebidir. Kadınlar başlarını örtmek zorunda değillerdir. Kadının adeti abdesti bozmaz. Domuzun sadece eti haramdır, yağı yenilebilir. Hacc’ı birkaç günde yapmak şart değildir, 4 ay içinde yapılabilir. Kürtaj konusunda 3 aylığa kadar hamilelerin kürtaj yaptırması normaldir.” [4]
Edip Yüksel Türkiye’de kendisiyle yapılan bir röportajda da “Hadisle sünnetin reddedilmesi gerekiyor” demiş ve İslam tarihinde en güvenilir ve en sağlam hadis kitabı olan Buhari’nin “mikrop dolu felaketli bir kitap olduğunu” söylemiştir.[5]
ABD’DE KUR’AN’CILAR HAREKETİ!
ABD’de Edip Yüksel’in düşüncesinde, kendilerini “Kur’ancılar” olarak tanımlayan ve hadise itibar etmeyen bir hareket bulunmaktadır.[6] Sözkonusu hareketi yürütenler, kökenlerinin Muhammet Abduh’a dayandığını söylemişlerdir. Buna gerekçe olarak “Muhammet Abduh’un tasavvufa karşı mesafeli olduğunu, şefaati kabul etmediğini ve Kur’an dışındaki kaynakları benimsemediğini” göstermişlerdir. “Kur’ancılar” Hareketinin üyeleri arasında, Amine Vedud’un da bulunması ilginçtir. Hatırlanacağı üzere Amina Vedut, “İslam’ın en iyi örneğinin Amerikan İslamı olduğunu“ ileri sürmüş ve İslam reformu projesi kapsamında, erkek-kadın karışık bir cemaate kilisede Cuma namazı kıldırmıştır.[7]
Peygamberimiz’in sünnetini dışlamak ve yok saymak için ileri sürülen, “Kur’an-ı Kerim’den başka kaynak yoktur” görüşü derinlemesine sorgulandığında, aslında Kur’an-ı Kerim’in de kaynak olmadığı sonucuna götüren derin ve sinsi bir fitne oyunu olduğu ortaya çıkacaktır.
CIA RAPORLARINDA “HADİS SAVAŞLARI”
Müslümanları Peygamber’in sünnetinden vazgeçirmek, bugün ABD’nin İslam dünyasına yönelik sürdürdüğü sinsi ve sessiz savaşın öncelikli konularındandır.
Nitekim ABD’nin Irak Eski Büyükelçisi Zalmay Khalilzad’ın yahudi asıllı eşi Cheryl Barnard’in, ABD Hava Kuvvetleri’ne (Pentagon’a) ve CIA’ye çalışan araştırma kuruluşu Rand Corporatıon adına 2003’te hazırladığı “Ilımlı İslam” (Civil Democratic Islam) adlı 83 sayfalık raporda “The Hadith Wars” -Hadis Savaşları-başlığı altında hadislerin ayıklanması gerekliliği yazılmış-sayfa 49- ve Kur’an’ın yeniden yorumlanması gerektiği ve bunun nasıl yapılacağı raporda tek tek yazılmıştır. Raporda, Kur’an-ı Kerim ayetleri ve Hadisler üzerinde şüpheler meydana getirecek çalışmaların yapılması, modernist yeni Müslüman liderlerin meşhur edilmesi ve geleneksel Müslümanlara karşı kullanılması, sünnet ve hadislere itibar etmeyen tarikatların ve fikir akımlarının desteklenmesi tavsiye edilmiştir. [8]
ABD NEDEN “MUHAMMED”SİZ İSLAM İSTİYOR?
Bilindiği gibi, Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah tarafından Hz. Peygamber’e topyekün bir kitap halinde indirilmemiştir. Yaklaşık 23 sene içerisinde bazen sure sure, bazen ayet ayet vahiyle indirilmiştir. Kur’an-ı Kerim vahiylerinin ashaba tebliğ edilmesi görevi Peygamberimizin sünnetiyle iç içe bir olaydır. Zira her vahiy geldiğinde, ayet ve surelerin, Allah’ın kitabının neresine konulacağı, hangi bölüme yerleştirileceği, Allah’ın bildirmesiyle Peygamberimiz tarafından tayin edilmiştir. Yine Kur’an ayetlerinin ne anlama geldiği ve nasıl yorumlanacağı ve nasıl uygulanacağı da Peygamberimiz tarafından beyan ve izah edilmiştir.
Her vahiy geldiğinde ayet ve sureler, Vahiy katipleri tarafından taşlara, kemiklere ve ceylan derilerine yazılmıştır. O zamanki imkanlarda ve şartlarda Allah’ın kitabı bu şekilde kayıt altına alınmıştır. Kur’an-ı Kerim’in, parçalar halinde olan ayetleri ve sureleri Peygamberimizden sonra Hz. Ebu Bekir’in halifeliği zamanında, uzman bir heyetin ciddi çalışmalarıyla, biraraya toplanmış ve bir kitap haline getirilmiştir. Bu çalışmada ayetler ve sureler, Hz. Peygamber’in hayattayken emrettiği şekilde sıraya konularak kaydedilmiştir. Kılı kırk yararcasına titizlik gösterilen bu faaliyette, öncelikle her ayet veya surenin Peygamber zamanında yazılmış olması şart koşulmuştur. Üstelik getirilen yazılı Kur’an parçalarının, Peygamber’in huzurunda yazıldığına dair iki şahit gösterilmesi de esas alınmıştır.
Bu hummalı çalışma göz önüne alındığında, her ayet veya surenin heyete arzedilmesinde (getiren kişi ve iki şahit olmak üzere) en az üç kişi görev yaptığına göre, 6666 ayet ve 114 sureden oluşan Kur’an’ın bir kitap haline getirilmesinde yüzlerce ashabın büyük emeğinin ve katkısının olduğu ortaya çıkacaktır.
İşte Kur’an-ı Kerim’in dışında kaynak kabul etmeyen anlayış, Allah’ın kitabının sadece Hz. Peygamber tarafından tebliğ edilişini dışlamakla kalmıyor, yüzlerce sahabenin bu hizmetini ve emeğini de yok sayıyor. Nasıl zincirin bir halkası koparıldığında diğer halkalarının hiçbir fonksiyonu kalmazsa, Kur’an-ı Kerim’i bize kadar intikal ettiren zincirin ilk halkaları olan Hz. Peygamber ve ashabının kaynak olmadığı kabul ettirildiği takdirde bugün Müslümanların okuduğu Allah’ın kitabının sağlam bir kaynak olmadığına hükmedilmiş olacaktır. Bu yüzden “Kur’an’dan başka kaynağın olmadığını” ileri sürmek, aslında dolaylı olarak Allah’ın kitabının sağlam kaynak olmadığını iddia etmek demektir.
Kısacası İslam düşmanlarının sünneti dışlayan fitne olayı; Müslümanların zihinlerinde sadece Hz. Peygamber’e ve sünnetine olan güveni ve inancı değil, Kur’an-ı Kerim’e, dolayısıyla tüm İslam dinine olan inancı ve güveni zaafa uğratmayı hedef alan büyük bir oyundur.
NİHAİ HEDEF: “KELİME-İ TEVHİD’İN İKİNCİ KISMINI KALDIRMAK!”
Sümürgeci Batı’nın İslam ülkelerine dayattığı programlara kendini kaptıran bazı İslami kesimlerde, Müslümanları sünnetten vazgeçirme oyununa paralel, Peygamberimiz’i açıkça ihmal ve gözardı eden bazı söylemler ve eylemler de dikkat çekiyor. Allah’ın Resulüne karşı bu tavırlar, Müslümanların, Peygamber’e inanmanın şart olmadığı anlayışına sürüklenmek istendiğini gösteriyor.
Nitekim İslam’ın temel esası olan Kelime-i Tevhid’in (Kelime-i Şehadet) ikinci kısmını, yani “Muhammedün Resulullah” (Muhammet Allah’ın Peygamberidir) bölümünü yok sayan değerlendirmeler ve etkinlikler de bunu ortaya koyuyor.
Sözünü ettiğimiz çarpık söylemler ve eylemler, Müslümanların İslam anlayışını değiştirmek ve dönüştürmek üzere ortaya atılmış programlardan olan Dinlerarası Diyalog programı faaliyetlerinde ve etkinliklerinde çokça rastlanıyor.
BUGÜN PEYGAMBER’İN DIŞLANDIĞI SÖYLEMLER VE EYLEMLER
Sözünü ettiğimiz çarpık söylemler ve eylemler, Müslümanların İslam anlayışını değiştirmek ve dönüştürmek üzere ortaya atılmış programlardan olan Dinlerarası Diyalog programı faaliyetlerinde ve etkinliklerinde çokça rastlanıyor. Bu eylem ve söylemleri maddeler halinde şöyle özetleyebiliriz:
· “Hıristiyanlarla Müslümanların İsa’da birleşmesi gerektiği” söylenmiş,[9] Peygamberimiz dikkate alınmamıştır.
· Peygamberimiz (SAS) gönderildikten ve onun getirdiği son din İslam’dan sonra, Hıristiyanlık ve Yahudilik artık hükümsüz kılınmasına rağmen, bu iki dini, “hak dinler” olarak nitelendirenler [10] hatta “İslam’dan” sayanlar [11] olmuştur. Böylece Peygamberimiz (SAS) Efendimiz hiçe sayılmıştır.
· Kelime-i Tevhid’in (Şehadet’in) ikinci esasını ifade eden “Muhammedün Resulullah” (Muhammed Allah’ın Peygamberidir) kısmını kaldırmayı ve yok saymayı hedefleyen Dinlerarası Diyalog programcıları (örneğin, Vatikan İstanbul Temsilcisi Georges Maroviç) tarafından Fethullah Gülen’in şu sözleri ön plana çıkarılmış ve çok kullanılmıştır: “Kelime-i Tevhid’in ikinci bölümü, “Muhammet Allah’ın resûlüdür” kısmını söylemeden sadece ilk kısmını ikrar edenlere rahmet ve merhamet nazarıyla bakmalıdır.” [12]
Kur’an-ı Kerim’de “Seni âlemlere ancak rahmet olarak gönderdik” [13] buyurulan Peygamber Efendimizi (SAS) tanımayan ve kabul etmeyenleri nasıl rahmet nazarıyla bakacağız?
SONUÇ
Kısacası İslam düşmanları, İslam’la ve İslam alemiyle savaşlarında, Müslümanların din anlayışlarını yıkmak için Peygamber’imizi ve sünnetini yok sayan ve dışlayan bir İslam anlayışı oluşturmağa çalışıyorlar. İslam’ın nasıl anlaşılması ve yaşanması lazım geldiğini en doğru bir şekilde açıklayan ve öğreten Peygamberimiz’i ve sünnetini yok saydığınızda İslam yaşanmaz, toplumsal sorunlara ve ihtiyaçlara cevap veremez kısır bir din haline gelir. İslam anlayışı bu hale geldiğinde, Hak din Müslümanlara güç ve hayat veren bir dinamik olmaktan çıkar.
Müslümanların Kur’an-ı Kerim’e olan bakışını ve inanışını da tehlikeye atan bu görüşler ve akımlar Türkiye’de de özellikle bazı yazarlarımız arasında da vardır. Bilmemek ve İslam düşmanlarının aldatıcı davranışlarına kapılmak, ne kadar büyük talihsizlik ve veballerle dolu bir yoldur.
Bu durumda inançlarımızda ve manevi anlayışlarımızda herhangi bir yanlışımız var mıdır diye kendimizi devamlı sorgulamamız ve hayatımızı gözden geçirmemiz gerekmiyor mu?
Sevgiler, saygılar…
Hasan Erden | Anahaber Yorum .com
——————————————————————————–
[1] http://tr.wikipedia.org/wiki/Edip_Y%C3%BCksel
[2] http://www.19.org, http://www.islamicreform.org vb.
[3] http://www.yuksel.org/t/yuksel/
[4] http://www.yuksel.org/t/din/kurtaj.htm
[5] 21.08.2011, http://www.8sutun.com/Mürted-Edip-Yüksel-hadislere-mikrop-d…
[6] 12 Mart 2008, http://www.timeturk.com/news_detail.php?id=1704
[7] http://www.yenisafak.com/arsiv/2005/mart/21/d02.html
[8] Tercüme /Derleyen: Ahmet Eryılmaz / Turkish American Journal (USA)30 Mart 2007
[9] Prof. Dr. Suat Yıldırım, Aksiyon Dergisi’nin, 08.12.2003 tarihli, 470. sayısı.
[10] Diyanet’in “Kur’an Yolu” Tefsirinin2006 tarihli baskısının 1. Cildinde 72. ve 73. sayfalarında (tefsirin daha başka yerlerinde de olabilir) “Bütün hak dinler” kavramı kullanılıyor. Bu kavramla İslam’dan başka hangi dinler kasdediliyor olabilir.
[11] Kur’an Yolu Tefsiri, Ankara, 2006, C: 1, s: 523.
[12] Küresel Barışa Doğru, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Yayınları, s. 131
[13] Kur’an-ı Kerim, Enbiya Suresi: 107. Ayet.
0 Yorumlar