Bugünün en önemli önceliği, ailenin yeniden itibâr kazanmasıdır. İnsanî bütün özelliklerimizi bu çerçevede ediniyoruz. Bununla birlikte, çağdaş güç merkezlerinin en büyük gayreti, aileyi ortadan kaldırmağa yönelik. Aileyi ortadan kaldırdığınızda, insanı ezmek kolaylaşıyor. Zirâ onu dayanıksız kılıyorsunuz.
Devlet, sizi alıp hastahâneye kaldırabilir. Fakat devlet, aşkın bir güç olup sevgi, sıcaklık, yakınlık yahut teselli gibi insani beklentilere karşılık vermez. Bütün bu İnsanî beklentilere karşılık verecek en önemli dayanak, ailedir. Suni dölleme yahut sperm bankaları gibi formüller, uzun dönemli İnsanî ihtiyâçlarımıza cevap veremez. Genetik müdâhalelerle, insan ömrünü nereye değin uzatacaksınız? Bireylerin yüz yirmi yaşına değin yaşayabilmesi arkadan gelen genç nesillere gereğinden fazla yük oluşturmak demek.
Kaldı ki, insan ömrünü uzatacağım derken, bir kez doğayı bozdunuzmu, zincirleme tepkiler başgösterebilir. Fransada, sözgelişi, 2050 yılında, bir çalışan, on emekliye bakmak durumunda kalacak. Bu, dayanılır, tahammül edilir bir durum- mudur? Birçok ülke için sorun benzeri boyutlarda. Bir tek çâre var önlerinde, insan ithâli. O zaman da ırkçılık eğilimleri yeniden patlak verir. Düşünün ki, bizleri Avrupaya almakta nazlandıkları ortada. Avrupa ordusuna alacaklarıysa muhakkak. Yoksa kimi savaştıracaklar. Yalnızca nüfustan kaynaklanmıyor bu durum. Rahata alışmış tüketim toplum- lanııda muharebe meydanına sürülebilir adam bulmak kolay değil. Buna karşılık Türkiyeden kaldırıp götürülen adam, Avrupa ordusu için savaşacak.
Bu, olağan gelişme hattı olmayıp insanları büyük dengesizlikler ile kargaşaya sürükler. Nitekim Mahatma Gand’i “yeryüzü bütün insanları besleyecek durumda olmakla birlikte, onların ihtirâsını besleyecek gıdadan yoksundur”’ Bir taraf, sürekli semirmek istedikçe, insanların büyük bölümü de yoksullaşacak.
Sorun Çağının Anatomisi,Teoman Durali
0 Yorumlar