Ailede Karşılıklı Mesuliyet
Her müslümanın mükellef olduğu bir vazife var, ister ufak ister büyük.”Lakin herkes bulunduğu ve yaptığı hizmetten naşi mes’ul durumdadır.” Erkek evinin her türlü ihtiyacını, onların refah ve saadetlerini temine memur edilmiştir. Gerek maişetleri ve gerekse çocuklarının tahsilinde ve onlara dinlerini güzelce öğretmek, Kur’an-ı Kerimi belletmek ve onları dinsiz bırakmamak ve dünyalarını da bildirmek, sanat, ticaret, ziraat gibi bir meslek sahibi yapıp ellere baktırmamak, güzel ad takmak, sünnet etmek, evlenme çağında dindar, namuslu, mesture, musalli bir hanım ile evlendirmek ve evlilik icablarını kendilerine güzelce öğretip iyi bir şekilde geçinmelerini sağlamak da bu mesuliyetin altındadır.
Aile hukukuna riayetsizlik günahını da öğretmelidir. İdareciler, idare ettikleri cemaattan mesuldürler. Onların her türlü hukukunu Hz. Ömer gibi gözetmek mecburiyyetindedirler, yoksa indi İlahi’de mes’uldürler. Erkek de evinden, ailesinden,makta olduğunu göreceksin. Belki sen dersin ki:İşte Rusya, işte Çin. Buralarda Allah’tan bahsetmek bile mümkün değil amma ne kadar rahat ve ne mesuliyet korkusu var ne bir şey.
Evet kardeşim, çok doğru söylüyorsun. Fakat Allahu Teâlânın insanlara verdiği hürriyet nerede, bunu bana anlatabilir misiniz? Her ne kadar anlatmağa çalışsanız da sen de bilirsin ki boşadır. İlk mektebte okuduğumuz kurt köpek meselesini herhalde hatırlayacaksın. İnsanda hürriyet olmayınca firavunların kölelik devrinden ne farkı kalır. Bu kadar yeter zannederim. Müslümanlık icabı herkes güttüğünden mesuldür vesselam.
İkinci cild sayfa 49 da, İbn-i Hıbban ile Tirmizi’nin hadis-i sahihlerinde, Ebu-Hüreyre’den şöyle rivayet olunur: “Mü’minlerin iman cihetinden kamili, ahlakan en güzel olanıdır. Sizin en hayırlınız hanımlarına karşı hayırlı olanınızdır.” Başka bir tabirle de: “Sizin hayırlınız ehline karşı hayırlı olandır, ben de ehlime karşı sizin hayırlınızım.” Kadın kısmının yaratılış itibarı ile hılkatında yamukluk, eksiklik, zafiyyet vardır. Bazan içlerinde olgun hanım efendiler bulunursa da ekseriyyet itibarı ile zafiyyetleri galibtir. Onun için hanımlardan hiçbir peygamber de gelmemiştir. Yamuk olan bir şeyi düzeltmek kolay değildir, hemen kırılıverir. Hayatının tatlı olarak geçmesini istiyorsan herhalde musamahakar olmak mecburiyyetindesin.
Cenab-ı Peygamberin tavsiyesi ile kadınlara karşı şefkatli ve merhametli olmaktır. Kadına yediğinden yedirmek, giydiğinden giydirmek ve onun yüzüne vurmamak ve onu evden dışarı atmamaktır. Yani küssen bile evinde küs. Hacc-ı Veda’da Efendimiz salallahü aleyhi ve sellemin hutbesi malumdur. Orada kadınlara karşı hayırlı olmamızı bizlere tavsiye buyurmuşlar. Kadınlar hakkında varid olan hadis-i şerifler 36 tanedir. Bunları ayrı ayrı yazmak da mümkün olamayacaktır, onu hadis kitaplarından ve bahusus “et-Terğib-ve’t Terhib”ten okumanızı rica edeceğim. Çünkü “et-Terğib-ve’t Terhib” kitabı -her nekadar bazıları beğenmezlerse de, işlerine gelmez de onun için bahaneler yaparlar.
Vakti ile İmam Gazali’nin İhyasına da öylece itiraz etmişlerdi- diğer hadis kitaplarından da istifade ederek geniş malumat vermektedir. Şimdi şu hadis-i şerif -ki o kitaba göre: 3. cü cild, 54. cü sayfada 20. ci hadis olarak Ahmet b. Hanbel’in, Nesai’nin, İbn-i Mace’nin sahihlerinden Biisnadin ceyyidin (kaydı ile) Ebu Hüreyre Hazretlerinden nakl ettikleri hadis-i şeriften istinbat edilmiştir. Enes b. Malik diyor ki: “Ensardan bir ev sahibinin, bahçesini sulamak üzere kuyudan su çıkarmak için kullandığı bir devesi vardı.
Evvelce bizim değirmenlerimizde ve kuyularımızda olduğu gibi ki, ekseriya merkeb ile su çıkarılırdı. İşte bunun gibi, bu Ensari de, bahçesini sulamak için bahçedeki kuyusundan bir deveye döne döne su çıkartırdı. Deve bu işden bıkmış veya yorulmuş, her nedense kızmış, artık hizmet etmiyor ve üstelik de sahibine karşı geliyordu. Deveyi kullanabilmekten aciz kalan insan, salallahü aleyhi ve selleme gelip halini arz edip ve mahsul, mezruatın ve harmanlılığının kuruma tehlikesinden bahs ederek Resulullah Efendimize iltica eder.
Resulullah sallallahü aleyhi ve sellem de o sırada yanlarında bulunan zevatı da alarak adamın bahçesine giderler. Deve bir köşede duruyor. Sallallahü aleyhi ve sellem Hazretleri deveye doğru giderken Ashab-i Kiram Hazeratı:Ya Resulullah bu deve ısıran bir köpek gibi (yani kudurmuş), ağzından salyaları akmakta, belki bir zararı olur diye deveye karşı gitmemesini istemişlerse de Cenab-ı Peygamber Efendimiz onları dinlemiyerek:Bir beis olmaz diye deveye doğru giderken deve, Peygamberimize şöyle bir baktı da ona doğru gidip önüne varınca secde eder halde yere kapandı. Sallallahü aleyhi ve sellem Hazretleri, onu evvelkinden daha itaatli bir halde gelmiş olarak alnından tutup işine başlattı. Ashab-ı Kiram: Ya Resulullah bu hayvan akılsız olduğu halde sana secde eyledi, biz ise akıllı kimseleriz sana secde etmeğe elbette daha elyakız.
Buyurdular ki: “Beşerin beşere secdesi sahih olmaz. Eğer beşerin beşere secde etmesı lazım gelse, hakkının büyüklüğünden kadının kocasına secde etmesini emrederdim.” Eğer kocanın ayağından başına, tepesine kadar yaralar olsa, irinler aksa da hanım efendide onları temizlemeğe çalışsa kocasının hakkını yine ödeyemez” buyurulmuştur.
Artık biz halimize gülelim mi yoksa ağlayalım mı?
Vakti ile bir zat, hanımından şikayet için Hz. Ömer’e gelmiş, fakat, evde hanım efendi kızgın. Bunu görünce adam şikayetten vazgeçip, dönmüş giderken Hz. Ömer farkına varıp adamı çağırtmış ve sormuş: Niye geldin ve ne için gidiyorsun? Adam cevaben: Efendim hanımdan şikayet edecektim, baktım aynı hava sizde de var, onun için şikayetten vazgeçmiştim.
Hz. Ömer o adama şöyle demiş: Onlar bizim çamaşırlarımızı yıkarlar, yemeklerimizi yaparlar, evlerimizi temiz lerler ve evlerimizi beklerler, çocuklarımıza da bakarlar, daha doğrusu onların bu hallerine karşı müsamahakar davranmak ve onların zafiyyetlerine hamd edip onlarla mücadele etmemek ve onları daima afv etmek lazımdır, aksi takdirde geçinmek mümkün olmaz. Bugüne gelince kadın, tam bir hürriyet içerisindedir, istediği gibi yaşar, zevk ve sefasına zerre kadar halel getirmez, herkesle görüşüp konuşması normaldir ve aynı zamanda erkeğinin de kumandanıdır yani kılıbık tabir ederler ya o neviden. Eve hakim, erkeğe de hakim, duruma da hakim.
İstersen bir tecrübe et, lakin sakın yapma sonra pişman olursun. Çünkü eskiden kadının bir korkusu vardı o da boşanmak. Bugün o da yok. Onun için bugün kadınlar hakim, erkekler ise tam bir mahkum durumdadırlar. Senin kıymetin onlara itaat ettiğin müddetçe iyi. Fakat ne zaman tahakküme kalkarsın neticede muhakkak aldanırsın. Zira “kadının hilesi erkeği yendi” tabirini, misalini de unutma, bunlar ekseriyyet itibarı iledir.
Ashab-ı Kiramdan bazıları Şam ve sair beldelere gerek ticaret ve gerek seyahat dolayısı ile gezdiklerinde bazı eşhasın büyüklerine veya başlarına karşı secde ettiklerini görmüşler ve Medine-i Münevvereye geldiklerinde Resulüllah’a bunları arz edip Peygamberimize de secde etmelerine müsaade istemişlerse de Resulüllah Efendimiz buna katiyyen razı olmayıp “Eğer İnsanın insana secde etmesi lazım gelse, kadının erkeğine secde etmesini emrederdim.” buyurmuştur.
Mehmed Zahid Kotku,Hadislerle Nasihatler,cild.1,syf.418-423