Mizân’ın Ve Amellerin Tartılmasının Mahiyeti
Paylaş:

indir-27 Mizân'ın Ve Amellerin Tartılmasının Mahiyeti

 

Tartıdan kasıt, kutların amellerinin Mizan ile tartılmasıdır. İbn Ömer der ki: O gün kulların amel sahifeleri tartılacaktır. Sahih olan budur. İleride ge­leceği üzere haber de böylece vârid olmuştur.

Şöyle de denilmiştir: Mîzan, kulların amellerinin içinde bulunduğu hitap­tır. Mücahid ise, şöyle açıklamaktadır: Mizan, bizzat hasenatın ve seyyiatın kendileridir. Yine Mücahid’ten, ed-Dahhâk ve el-A’meş’den de şöyle açıkla­dıkları nakledilmiştir: Vezn (tartı) ve mizan (terazi), adaletle hüküm vermek anlamındadır. Burada tartının söz konusu edilmesi örnekleme yoluyladır. Ni­tekim: “Bu, şu ağırlıkta bir sözdür” demek de bu kabildendir. Yani, ona mu­âdil ve ona denk bir sözdür. Ortalıkta bir tartı söz konusu olmasa dahi böy­le denilir. ez-Zeccâc der ki: Böyle bir açıklama dil açısından uygundur. An­cak, daha uygun olan, sahih senedlerde sözü geçen Mizana tabi olmak (ya­ni, amellerin tartılacağını kabul etmek)’dir.

el-Kuşeyrî der ki: ez-Zeccâc gerçekten güzel söylemiştir. Zira, Mizan bu şekilde te’vil edilecek olursa, o takdirde Sırat da gerçek din diye açıklansın, cennet ve cehennem de cesetler müstesna, sadece ruh Sarın karşı karşıya ka­lacağı haller diye açıklansın, şeytan ve cinler de kötü ahlâk, melekler ise övül­meye değer güçler olarak yorumlansın. Oysa, ilk asırda ümmet te’vile sapmaksızın bu ifadelerin zahirini kabul etme gereği üzerinde icma etmişlerdir. Onlar, te’vil yapılamayacağı hususunda icma ettikleri takdirde zahiri alıp ka­bul etmek gerekir ve bu zahir ifadeler, kesin naslar olurlar.

İbnFûrek der ki: Mu’tezile, “araz olan şeyler bizatihi var olamadıkların­dan dolayı tartılmaları da imkânsızdır” ilkesinden harekette Mizanı inkâr etmişlerdir.

Kelamcılardan kimisi de şöyle demektedir: Yüce Allah, araz olan (son­radan olan, sıfatlar) şeyleri cisimlere dönüştürecek ve Kıyamet gününde on­ları tartıya koyacaktır. Böyle bir açıklama ise bize göre sahih değildir. Sa­hih olan terazilerin üzerinde amellerin yazılı olduğu sahifelerle ağırlaşacağı veya hafif basacağıdır. Bu hususta bunun gerçekleşeceğini ifade eden ha­berler rivayet edilmiştir. Söz konusu rivayette şöyle denilmektedir; “Âdemoğullarından kimisinin mizanında haseneler nerdeyse hafif gelecekken, ora­ya üzerinde lâ ilahe illallah yazılı bir deri parçası konulacak ve o da ağır ba­sacaktır” anlamındaki rivayettir.

Bilindiği gibi bu, içinde amellerin yazıldığı şeylerin tartılması ile alakalı­dır. Bizzat amellerin kendisi ile değil. Şanı yüce Allah da Terazinin her iki ke­fesine de içinde amellerin yazılı olduğu salıifeleri koymak suretiyle diledi­ği takdirde Mizanı hafifletir, dilediği takdirde de ağırlaştırır.

Müslim’in Salıih’inde Safvan b. Muhriz’den şöyle dediği nakledilmektedir: Bir adam İbn Ömer’e şöyle dedi: Sen, Rasulullah (sav)’ın ikili söyleşme (yani kıyamet gününde yüce Allah’ın kulu ile konuşması) hakkında ne duy­dun? O da, ben onu şöyle buyururken dinledim diye cevap verdi: “Kıyamet gününde mü’min, aziz ve celil olan Rabbine, Rabbi onun üzerine örtüsünü ve affını bırakıncaya kadar yakınlaştırılır. Ona günahlarını söyletir. Biliyor mu­sun diye sorar, o da: Evet Rabbim biliyorum, der. (Rabbi) buyurur ki: Dün­yada iken Ben senin bu günahını örtmüş idim. Bugün de onu sana bağışlı­yorum. Sonra da ona hasenatının yazılı olduğu sahife verilir. Kâfirlerle münafıklara ise, herkesin önünde (duyacağı şekilde): İşte bunlar Allah’a karşı yalan uyduranlardır, denilir.”(1)

İnceleyin:  Haşir'e Dair

Hz. Peygamberin: “Ona hasenatının yazılı olduğu sahife verilir” ifadesi, amellerin sahifelere yazıldığı ve tartılacağına delildir.

İbnMace de Abdullah b. Amr yoluyla gelen hadiste şöyle dediğini nak­ledesi, amellerin sahifelere yazıldığı ve tartılacağına delildir,demektedir: Rasulullah (sav) buyurdu ki: “Kıyamet gününde, herkesin gözü önünde (duyacağı bir şekilde) ümmetimden bir kişi çağrılacak. Onun karşı­sına her birisi gözün uzanabildiği kadar uzanacak doksan dokuz kayıtlı si­cil yayılacak. Sonra, şanı yüce ve mübarek olan Allah şöyle buyuracak: Bunlardan herhangi bir şeyi inkar ediyor musun?. O, hayır Rabbim diyecek. Yüce Allah soracak: Benim koruyucu yazıcılarım (meleklerim) sana zul­metti mi?.O, hayır diyecek, Sonra şöyle buyuracak: Senin ileri sürecek bir mazeretin var mı? Senin bir hasenen var mı? Adam, korkacak ve: Hayır di­yecek.

Bu sefer yüce Allah şöyle buyuracak. (Durum) sandığın gibi değil. Se­nin Bizim nezdimizde iyiliklerin var. Bugün senin aleyhine zulüm sözkonusu olmaz, denilecek ve ona, üzerinde: “Eşhedü en lâilahe illallah ve enne Muhammeden Abduhu ve Rasulühü” diye yazı bulunan bir belge çıkartılacak. O da, Rabbim bu kâğıt parçacığının bunca sicillere karşılık kıymeti ne ola­bilir ki? diyecek. Yüce Allah: Şüphesiz sana zulmedilmeyecek diye buyura­cak ve bütün o siciller bir kefeye konulacak, (şehadet kelimesinin yazılı ol­duğu) o kâğıt parçası da diğer kefeye konulacak. Bütün o siciller (in bulun­duğu kefe) havaya kalkarken, o kâğıt parçası ağır basacak.”(2) Tirmizî de: “Al­lah’ın adına karşı hiç bir şey ağır basmayacak” ziyadesini ekledikten sonra: Hasen, garip bir hadistir, demektedir.(3)

İleride yüce Allah’ın izniyle el-KehfSûresi’nde (18/103-105. âyetler, 3. baş­lıkta) ve el-Enbiya Sûresi’nde (21/47. âyetin tefsirinde) bu hususa dair baş­ka açıklamalar da gelecektir.

Yüce Allah’ın: “Artık kimlerin terazileri ağır basarsa, işte onlar kurtu­luşa erenlerin tâ kendileridir. Kimin de terazileri hafif gelirse, onlar da âyetlerimize zulmetle geldikleri için kendilerini zarara uğratmış kimseler­dir” buyruğunda geçen; ” Terazileri” kelimesi; Terazi keli­mesinin çoğuludur. Aslı ise şeklindedir. “Vav” harfi önceki harf esreli oluduğundan dolayı “ye”ye dönüştürülmüştür.

Şöyle de denilmiştir: Amelde bulunan tek bir kişi için her birisinde bir çe­şit amelinin tartılacağı birden çok mizanlarının (terazilerinin) olması da mümkündür. Her bir kişi için tek bir mizan olması da mümkündür ve bu hu­sus, çoğul lafzı kullanılarak dile getirilmiştir.

Nitekim: Filan kişi Mek­ke’ye katırlar üzerinde yola çıktı, filan kişi Basra’ya gemilerle yola çıktı,” de­mek bu kabildendir. Kur’ân-ı Kerim’de de şöyle buyrulmuştur: “Nuh kavmi peygamberleri yalanladı” (eş-Şuara, 26/105); “Ad kavmi peygamberleri ya­lanladı.” (eş-Şuara, 26/123) Oysa, (buyruklarla ilgili) iki te’vilden birisine gö­re bunların her birisine gönderilen peygamber bir tane idi.

“Teraziler” kelimesinin aslında mizan kelimesinin değil de -tar­tıları anlamına gelen-; kelimesinin çoğulu olduğu da söylenmiştir. Bu­na göre “el-Mevazin” ile tartıya giren ameller kastedilmiştir. “Kiminde te­razileri hafif gelirse” buyruğu da bunun gibidir.

İbn Abbas da şöyle demektedir: “İyilikler ve kötülükler , dili ve iki kefe­si bulunan bir terazide tartılacaklardır. Mü’min kimseye ameli en güzel şe­kilde getirilecek ve terazinin kefesine bırakılacak. Hasenatı da seyyiâtına (iyi­likleri kötülüklerine) ağır basacaktır. İşte, yüce Allah’ın: “Artık kimlerin te­razileri ağır basarsa, işte onlar kurtuluşa erenlerin tâ kendileridir” buy­ruğunda kastedilen budur. Kâfirin ameli de en çirkin şekilde getirilir, miza­nın kefesine bırakılır. Ve ağırlığı hafif basar, sonunda cehenneme düşer.”

İnceleyin:  Allah Yolunda Öldürülenler Diridirler

İbn Abbas’ın işaret ettiği bu husus, şu söylenenlere yakındır: Şanı yüce Al­lah, kulların amellerinden her bir bölümü bir cevher (öz) olarak yaratır. Bu özler tartılacaktır. Ancak, îbnFürek ve başkaları bunu reddetmiştir. Nakle­dilen rivayette ise şöyle denmektedir: Mü’minin hasenatı hafif geldiğinde, Rasulullah (sav) parmak kadar üzerinde yazı bulunan bir kâğıdı çıkartır ve onu kulun hasenatının bulunduğu terazinin sağ kefesine bırakır.

Böylelikle ha­senat ağır basar. O mü’min kul, Peygamber (sav)’a şöyle der: Anam babam sana feda olsun ne kadar güzel bir yüzün var, ne kadar güzel bir yaratılışın var! Sen kimsin? Şöyle buyurur: “Ben senin peygamberin Muhammed’im.” İşte bunlar da senin bana getirmiş olduğun salat ve selamlardır. İşte bunlara en çok ihtiyaç duyduğun bir zamanda onları sana geri ödüyorum.” [4]

Bunu, el-Kuşeyrî Tefsir’inde nakletmektedir. Onun da naklettiğine göre, hadiste geçen “bitâka” (üzerinde yazı bulunan küçük bir kâğıt parçası), Mi­sırlıların lehçesinde eşyaların numarasının yazılı olduğu bir parçadır.

îbnMace der ki: Muhammed b. Yahya da der ki: Bitâka, üzerinde yazı bu­lunan küçük bir parça demektir. Mısırlılar bu parçaya bitâka derler. [5) Huzeyfe der ki: Kıyamet gününde Mizanların başında duracak kişi Cebrail (a.s)’dır. Yüce Allah şöyle buyuracaktır: “Ey Cebrail, aralarında amelle­rini taıt ve birindeki hakkı alıp (hak sahibi olan) öbürüne ver.” Sonra şöyle dedi: Orada ne altın, ne de gümüş vardır. Eğer zalimin iyilikleri varsa, onun iyiliklerinden alınır, mazluma verilir. Şayet iyilikleri yoksa, mazlumun kötü­lüklerinden alınır, zalime yükletilir. Böylelikle adam üzerinde dağlan andı­ran yükler bulunduğu halde geri döner.[6]

Peygamber (sav)’dan da şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

Şanı yüce Allah kıyamet gününde “Ey Adem, Mizanın yakınında Kürsi’nin yanına çık git ve çocuklarının amellerinden önüne getirilecek olanlara bak. Her kimin hayrı şerrine bir tane ağırlığı kadar ağır basacak olursa, onun İçin cennet vardır. Kimin de şerri bir tane ağırlığınca hayrından ağır basarsa, ona da cehennem vardır. Tâ ki Sen, Benim zalimden başka hiç bir kimseye azap etmeyeceğimi bilesin.”(7)

 

(1)-Buhârî, Mezâlim 2, Tefsir 11. sı’ıre 4, Edeb 60, Tevhid 36; Müslim, Tevbe 52; İbnMâ-ce, Mukaddime 13; Müsned, [I, 741 105.

(2)Tirmizi, İman 17; İbnMâce, Ziilıd 35; Müsned, II, 213.

(3)-Tirmizi, İman 17.

(4)-Uzunca rivayetin sonlarındaki bir bölüm olarak: Suyûtî, ed-Durru’l-Mensâr, III, 421.

(5)-İbnMâce, Zühd 35.

(6) -Benzeri bir ifadeyi Ebu Hureyre, Peygamber (sav) den hadîs olarak nakletmektedir: Müslim. Birr 59; Tirmizi, Sıfatu’l-Kıyame. 2; Müsned, II, 303, 334, 172.

(7)-İmam Kurtubi, el-Câmiu li-Ahkâmil’l-Kur’an, Buruc Yayınları: 7/280-284.