Ayrıntılara geçmeden kısaca Lozan’daki TBMM heyeti ile Ankara arasındaki haberleşmeden de bahsetmek gerekir. Haberleşme daha çok telgraf kanalıyla oluyordu. Ancak telgraf hattı Ingilizlerin ve Fransızların kontrolündeydi. Bu nedenle telgrafların İngilizlerce öğrenilmesi her zaman muhtemel.
Ingiltere Gizli Telgrafları Ele Geçiriyor
M. Kemal Paşa tarafından “fevkalade mahremdir” notuyla Heyet-i Murahhasa riyasetine gönderilen bir mektuptan, Lozan’la olan haberleşmenin bazen İngiltere tarafından öğrenildiği anlaışılmaktadır: ‘’Şifrelerinizden birinin miftahının İngilizlerce elde edildiği veya hallolunduğu hakkında bir haber alındığı Dersaadette Refet Paşa Hazretleri tarafından… bildirilmekle… şifre miftahı tebdil edilmiş ve yeni miftahın bir sureti leffen takdim edilmiştir efendim.”(1)
Bu konuda, dönemin Başvekili (Başbakan) Rauf Bey ise anılarında şunları yazmaktadır:
“…Avrupa ve bilhassa İsviçre, yani Lozan ile tek muhabere hattımız, Köstence yolu ile olandı. Bu yol da, yabancıların ve dolayısıyla o günkü duruma hâkim olan İngilizlerle Fransızların elinde idi. Şuracıkta istidraden kaydedeyim ki, bu yoldan yaptığımız muhabereleri, ellerine geçiren İngilizlerin, şifrelerini de hal ederek, günü gününe sabah kahve altı sofralarında okuduklarını, bizzat o zamanın İngiltere Hariciye Vekili Mister Çörçil, son yıllarda yayınladığı hatıratında anlatmaktadır.”(2)
Bu çok acı bir durumdur. Yani İngiliz tarafı her müzakere öncesinde Türk tarafının görüşünü bilmekte ve ona göre hamleler geliştirmektedir. İsmet Paşa’nın her konuyu Ankara’ya sorduğunu da hesaba katarsak İngiltere’nin nasıl bir istihbarı üstünlük sağladığını daha iyi anlarız…
Lozan’ın Gizli Yanları, Dayatmalar ve Hilafetin İlgası
Baş taraflarda da belirttiğimiz gibi, Lozan’da bazı gizli görüşmelerin ve hatta Hilafet’in ilgasını da içeren gizli bir antlaşmanın yapıldığı yolunda iddialar bulunmaktadır. Şimdi ana hatlanyla bu iddialar üzerinde bir nebze duralım:
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, bu konudaki iddialar açık ve kesin belgelere dayandınlamıyor. Çünkü arşivlerin tamamı açılmamıştır. Gizli zabıtların ve dosyaların gizlilik süreleri dolduğu halde tamamı açıklanmamıştır(3)
Dolayısıyla bu konudaki fikirler, bir takım tahmin ve yorumlara ve olayların gidişatındaki kırılmalara dayandırılmaktadır.(4)
Örneğin M. Akif Aydın bir makalesinde şöyle diyor ;“…Burada akla bir başka ihtimal geliyor. Tanzimat’tan sonra birçok konuda olduğu gibi bu konuda da Batime bada yapmış ve Cumhuriyeti kuran siyasi kadroya, kendilerini iktidarda bırakma karşılığında laikliği diretmiş olması, bunun kotarıldığı yer de Lozan olmalıdır. Bir başka ifadeyle Türkiye’nin laik-Batıcı kimliği Lozan’da şekillenmiştir.(5)
İstihbaratçı Mahir Kaynak da, dış dayatmalar konusunda şöyle bir yorum yapmaktadır:
” .bizim Lozan ile beraber aslında birçok şeyleri de taahhüt etmiş olduğumuz anlaşılıyor. Yani Türkiye’nin kendi sınırları dışında hiçbir şeyle ilgilenmeyeceği, diğer ülkelerden kültürel alarak farklılaşacağı, İslam’ı bir ideoloji olarak kullanmayacağı… Bunlar Türkiye üzerine konulmuş bir takma ipoteklerdir…”(6)
Bu konuya ileride yeni devletin kuruluşunda ayrıntılı olarak değineceğimizden şimdilik özet bilgiler vermekle yetinceğiz;
Şerif Mardin’e göre ulusal devlet, dışsal dinamiğin ağır bastığı bir sürecin sonucunda kurulmuştur. Mehmet Altan bu konuda özetle, Musul-Kerkük ve Hilafet konularında bir esrar perdesi olduğunu ve bu perdenin dosyalar açıklanmadığı için kaldırılmadığını, Batinın kendisine benzeyen ve küçültülmüş bir Türkiye istediğini anlatmıştır. Karabekir anılarında da özetle, Lozan’ın imzasından kısa bir süre önce dinin aleyhinde bir hava esmeye başladığını, İsmet Paşa’nın da kendisine, “İslam kaldığımız sürece, başta İngiltere olmak üzere müstemlekeci devletlerce bağımsızlığımızın verilmeyeceğini” söylediğini anlatmıştır. Karabekir, din konusundaki bu kırılmayı Lozan’dan esen havaya bağlamıştır.
Kadir Mısıroğlu, Lozan’da 24 maddelik gizli bir antlaşma daha yapıldığını ve bu antlaşmanın, başta Hilafet’in ilgası olmak üzere bütün inkılâpları içerdiğini iddia etmektedir. O’na göre bu antlaşma, Hahambaşı Hayim Naum Efendi aracılığıyla olmuştur. İnkıta (kesinti) devrinde yapılan bu ant¬laşma üzerine, yeniden davet edilen murahhaslarla ikinci devre başlamış ve bu devre gayet kısa sürmüştür. Mısıroğlu, bu antlaşma metninin halen Londra’da bulunan “Beaver- brook Faundation” isimli ilim ve araştırma vakfında mahfuz bulunduğunu, görmek isteğinin yetkililerce, bunun “İngiliz siyasetinin hâle ve istikbale ait menfaatleri icabmca hiç kimseye gösterilemeyeceği” sözleriyle kabul edilmediğini belirtmektedir.(7)
Mısıroğlu’na göre, Lord Curzon konferansta doğrudan doğruya Hilafetten bahis açmamıştır. Hilafetle doğrudan ilişkili olan Mukaddes Emanetlerden söz açarak, Türk tarafı-nın düşüncelerini yoklamak istemiştir. İsmet Paşa bu konuda sert bir cevap vererek, bunların Halife’nin muhafazasına tevdi edilmiş bulunduğunu ve böylesine dini bir mesele üzerine burada bir müzakere açılmasına tahammül edemeyeceğini ileri sürmüştür. Bu sıralarda M. Kemal de, çıktığı gezilerde Hilafetin lehinde konuşmalar yapıyor, Halife olmak arzusunda olduğu kanaatini uyandıracak davranışlarda bulunu-yordu. Bunun üzerine Curzon Lozan’da İsmet Paşa’nın müşaviri sıfatıyla bulunan Hayim Naum Efendi yi çağırarak da. ha önceki taahhütlere uygun olarak Hilafet ilga edilmediği takdirde sulhün gerçekleşmeyeceğini söylemiştir. Bu konuda, İsmet Paşa ile kesin bir anlaşmaya varamayan Naum Efendi İzmir’e gelerek doğrudan M. Kemal’le görüşmüştür. İngilizlerin Hilafet hakkındaki görüşlerini öğrenen M. Kemal, bu görüşmeden sonra birden Hilafet’in aleyhinde konuşmaya başlamıştır. Ayrıca henüz sulh olmadığı halde, as-ker, yorgun olduğu gerekçesiyle terhis edilmiştir… Bu anlaşma üzerine tekrar başlayan görüşmeler kısa sürmüş ve Antlaşma imzalanmıştır.(8)
Rıza Nur anılarında, konferans sırasında Hayim Naum un aniden ortaya çıkarak İsmet Paşa ile çok yakın ilişkilere girdiğini belirtmiş, ancak Onun imtiyaz ve para peşinde olduğunu zannettiğini yazmıştır.(9) R. Nur, Antlaşmayla ilgili sırlar hakkında da şunları yazmaktadır;
“…muahede bittikten sonra İsmete beş on defa söyledim; ‘Bu muahedeyi yaptık. Bunda türlü gayeler vardır. Ona göre maddeler husule gelmiştir. Bunlan senden benden başkası bilemez. Muahedenin her maddesinin altında bir sır, sebep, bir fikir, bir emel saklıdır… muahedenin tatbikatı komisyonu diye bir komisyon yap. Bir de bu gayeleri gizli olarak yazalım, bu komisyona ver… Dediğim pek gizli ve lüzumlu. Daha gizli olarak bir risale de cem edip komisyon re-isine tevdi et.’ …Başvekil idi, yapardı, yapmadı.”(10) R. Nur ayrıca, İsmet Paşa nın Lozan’dayken, hükümeti (Orbay’ı) haberdar etmeden M. Kemal’le gizli muhaberede bulunduğunu da yazmaktadır.(11)
Rauf Orbay ise anılarında Hayim Naum Efendi’ye ilgili olarak şunları söylemektedir: “İsmet Paşa, anlaşıldığına göre, lozanda, İngilizlerle bir nevi gizli arabuluculuk rolü oynayan İstanbul Hahambaşısı Hayim Naum Efendi nin telkinleriyle, Hilafetin artık ne şekilde olursa olsun Türkiye’de devamına müsaade edilmeyip, derhal atılması fikrini tamamıyla benimsemiş bulunuyordu.”(12)
Sebilürreşad dergisi de, konuyla ilgili olarak Eylül 1950 tarihli sayısında K. Karabekir’in bir hatırasını nakletmiştir: “Merhum Kazım Karabekir Paşa, bir hatırasını eski rasathane müdürü ve Konya milletvekili Fatin Gökmen’e ve sabık Afyon milletvekili Kamil Miras’a ayrı ayrı zamanlarda nakletmiş. Her ikisi de bir sohbet esnasında bu hatırayı bize şöyle anlattılar: ‘Lozan sulh müzakeresi sırasında en yüksek dere¬celi meşhur farmason Haham Hayim Naum İngiltere Hariciye Nazırıyla görüşür. O’na der ki:
‘Türklere karşı… mülayim bir siyaset takip ederseniz, Türk halkının muzaffer liderlere karşı irtibatından istifade etmek mümkün olur.’ ‘Ne gibi?’ ‘Bir kere burada İslam davasından, İslam meselelerinden vazgeçerler. Sonra Türklerin İslâmî bünyesini değiştirerek onlara Protestanlığı kabul ettirmek kolaylaşır.’ Hayim Naum İngütere Hariciye Nazırını buna inandırdıktan sonra İsmet Paşa’yı hususi surette ziyaret eder. O’na der ki: ‘İngiliz Hariciye Nazırıyla görüştüm. Eğer siz İslam davalarından, İslam riyasetinden vazgeçerseniz İngiltere size müzaheret edecektir. (Müslümanların liderliğinden vazgeçerseniz İngiltere size yardım edecektir.) Bir de Türk milletinin Protestanlığa kaşı temayülünü temin hususunda Nazır hazretleri sizden yardım bekler.’ Hayim Naum’un bu sözü üzerine İsmet Paşa şaşalar. ‘Bu, mühim bir hadisedir, bizi Hıristiyanlaştırmak demektir. Ankara’ya bildirmek icap eder’ der.
Bunun üzerine Naum hemen o gün yola çıkar. İstanbul’a gelir… sonra Ankara’ya gider. M. Kemal Paşa’yi ziyaret eder. Meseleyi nakleder. Onun üzerine bütün İslami meselelerin kolaylıkla bertaraf edilmesi hususunda Lozan’a talimat verilir. İngilizler çok memnun kalırlar. Muahede akdolunur. Ankara’ya avdet edilir. Birçok inkılâplar vücuda gelir.” Daha sonra Karabekir, Çankaya’da bir Protestan teşekkülü için bir toplantı yapıldığını, kendisinin de buraya girmesinin istendiğini, şiddetli muha-lefeti üzerine M. Kemal Paşa’nın kendisine “Paşa! Sizinle şaka ettik!” dediğini anlatmaktadır.(13)
Aynı mahiyetteki iddialar Büyük Doğu dergisinin başta 29. sayısı olmak üzere birçok sayısında da yayımlanmıştır. Gerek bu dergi, gerek Sebilürreşad, gerekse Mısıroğlu’nun iddiaları, İnönü hayattayken yayımlanmıştı. Fakat İnönü, ve-fatına kadar (1973) bu iddiaları yalanlamamıştır.(14)
Gerek konferans süresince yapılan müzakereleri içeren zabıtlarda, gerekse Antlaşma metninde Hilafet konusuna rastlanmamaktadır.(15) Lozan’da, Hilafet gibi uluslararası bir niteliğe haiz Patrikhane konusunun konuşulup karara bağ-landığı halde; uluslararası bir niteliğe haiz olan ve sadece Türkiye’yi değil, sahip oldukları Müslüman sömürgeler se-bebiyle başta İngiltere olmak üzere konferansa katılan bütün ülkeleri ilgilendiren Hilafet makamının, Lozan’da görüşül-memiş olması, mümkün değildir. Patrikhane gibi Hilafet de konuşulmuş ve karara bağlanmıştır ancak Hilafetle ilgili kararlar açıklanmamıştır. Gizli zabıtlar yayımlanmadığı için ne-ler konuşulduğunu öğrenemiyoruz.
Sunu da ilave etmek gerekir ki, M. Kemal medeniyet yo» lunda, Patrikhane ve Hilafet kurumunu ayrı nitelikte iki engel olarak görüyordu. Bu engellerden Hilafet kaldırılmış ancak Patrikhane (ve Hahambaşılık) kaldırılmamıştır. M. Kemal New-York Herald muhabirine 1924 yılında verdiği bir demecinde şöyle diyordu:
“Hilafetle beraber Türkiye’de mevcut olan Ortodoks ve Er-meni kiliseleri patrikhaneleri ile Musevi hahamhanelerinin ortadan kalkması lazımdır. (…) …Abdülhamid’in hal’inden sonra Kanun-u Esasimizi ve Meşrutiyet kavaninimizi Garb’m medeniyet makinesine imtisalen tadil etmeye çok çalıştık. Fakat bu teşebbüsümüz akim kaldı. Zira her hatvede patrikhaneler ve Hilafet gibi siyasi, dini müessesatm hukuku ile karşı karşıya geldik. (…) Patrikhanelerin veya Hilafetin itirazatma maruz olmaksızın hiç bir ıslahat veya terakkiperver fikr-i usul idaremize ithal edile¬miyordu.” (16)
Aydın, “Bir Satranç Oyuncusu Aranıyor” başlıklı makalesinde şunları söylüyor: “…Lozan’ın resmi zabıtlarında Hilafetin kaldırılmasından söz edildiğine rastlamıyoruz. Rıza Nur’un İnönü hakkında, ‘Benden gizli bir şeyler çeviriyor’ demesinden hareketle Türk delegasyonunun tamamından gizli bir takım antlaşmaların yapıldığını düşünmek mümkün. …ister Lozan’da kararlaştırılsın ister kararlaştırılmasın, bu antlaşmanın imzalanmasından kısa bir süre sonra İslam âlemi kendisini bir çatı altında toplayan Hilafet kurumundan mahrum kalmıştır.”(17)İsmail Kara da bir yazısında, Lozan’da yapılan gizli görüşmelerde yapılan zorlamalar sonucu, gayr-i ihtiyari bir şekilde Hilafet’in kaldırılmış olabileceğini yaz-maktadır.(18)
Filistin Müftüsü M. E. Hüseyni ise hatıralarında, Ingilte re’nin Lozan’da, Türkiye’yi bir devlet olarak tanımak için birtakım isteklerin yerine getirilmesini Türkiye’ye şart koştuğunu belirtmektedir. İngiltere’nin Türkiye’den istekleri şunlardır:
“1. İslam dünyası ile olan bütün ilişkilerini kesecektir. 2. Halifeliği lağvedecektir. 3. Halifeliğin lehinde olabilecek her türlü ayaklanmayı acımasızca bastıracaktır. 4. İslami müesseseleri ve şeriat kanunlarını kaldıracak; onun yerine laik sistemi getirecektir.”(19)
Milli Mücadelenin başından beri Hilafet konusunda hassasiyet sahibi olan Hind Müslümanları Lozan konferansı süresince de bu hassasiyetlerini korumuş ve konferansın Hilafetin hukukunu koruması için gayret sarf etmişlerdir. Hind Müslümanları Talebe İttihadı Katib-i Umumisi tarafından BMM Roma Mümessili Celaleddin Arif Bey’e gönderilen ve C. Arif Bey tarafından da 24 Nisan 1923 tarihi itibariyle Hariciye Vekaleti’ne gönderilen bir mektupta, M. Mücadele neticesi kazanılan zafer tebrik edildikten sonra şöyle deniyordu:
“En büyük emelimiz merkez-i Hilafet olan Türkiye’nin nüfuzunun Alem-i İslam’da ve bahusus bilad-ı mukaddesemizin bulunduğu Hicaz, Suriye ve Filistin’de hâkim olmasıdır. Hukuk-u Hilafeti kâmil olmayan bir sulh Müslümanları memnun edemez.” M. Kemal tarafından gönderilen cevapta, tebriklerinden dolayı İttihad’a teşekkür edilmiş, fakat Hilafet konusunda herhangi bir açıklama yapılmamıştır: “İhraz edilen muzafferiyattan dolayı beyan-ı tebrikat eden Hind Müslümanları Talebe İttihadı’na Roma Mümessilliği vasıtasıyla teşekkürat ve bütün âlem-i İslam’ın husul-ü saadeti hakkındaki temenniyatımın iblağına delalet buyrulmasım rica ederim efendim.”(20)
Cemal Fedayi – Osmanlıdan Cumhuriyete Nasıl Geçildi?
Dipnotlar:
(1)-Bilal Şimşir,Atatürk İle Yazışmalar,syf;451
(2)-Rauf Orbay Hatıraları,Yakın Tarihimiz,cilt:4,syf;53
(3)-Mehmet Altan,İngiliz Gizli Arşivi,Yeni Şafak,syf;10
(4)-İsmail Kara,Ciddi Bir Kırılma Noktası,16 Mart 1996,s.3
(5)-M.Akif Aydın,Bu Bağnazlık Niye?,Yeni Şafak,3.7.1995,s.2
(6)-İ.Ethem Deveci,Türkiye Kendini Arıyor-Yeni Kimlik Yeni Çözüm,syf;88
(7)-Kadir Mısıroğlu,Lozan Zafer mi Hezimet Mi ?,cilt:1,syf;213-276
(8)-Mısıroğlu,ag.e.,syf;271-277
(9)-Rıza Nur,Lozan Hatıraları,syf;119-121
(10)-Rıza Nur,Lozan Hatıraları,syf;99
(11)-Dr Rıza Nur,Hayat ve Hatıratım,cilt:2,syf;1096
(12)-Feridun Kandemir,Hatıraları ve Söylemedikleri ile Rauf Orbay,syf;97
(13)-Kazım Karabekir’e Yapılan Şaka,Sebilürreşad,N.86,s,1
(14)-Ahmed Kabaklı,Temellerin Duruşması,syf;156
(15)-K..Mısıroğlu,age,cilt:3,syf;203
(16)-Hakimiyeti Milliye,4 Mayıs 1923
(17)-M.Akif Aydın,a.g.m,sy;2
(18)-Hilafet Ne Zaman Kaldırıldı ?,Yeni Şafak,23 Mart 1996,s.3
(19)-M.E..Hüseyni,Filistin Müftsünün Hatıraları,Libya,1970’den aktaran:M.Han Kayani,Güneydoğu Meselesi ve Büyük Türkiye’,Yeni Şafak,2 Ağustos,1996,s.8
(20)-Bilal Şimşir,,age,,syf;477-485
0 Yorumlar