Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk on yılında toplumun pozitivist kalıplara göre tanzimine harcanan mesai, ülkenin maddî ve kültürel kalkınmasına sarfedilseydi büyük başarılar kazanılabilecekti. Millî Mücadele’nin lideri. halkı ikna ederek ve arkasına alarak gerçek bir modernleşme projesi ortaya koysa idi, 1950’lerde Menderes’in, 1980’lerde Özal’ın sağladığı gelişmeler 1930’larda sağlanabilirdi. Halbuki bu yıllarda Türkiye, mesela en çok öğündüğü maarif (eğitim) alanında Abdülhamid dönemi altyapısı üzerinde durmaya devam etmiştir. Gelişme sadece ilk öğretimde, o da belli nisbette sağlanabilmiştir. Onuncu yıl istatistiklerinde “lise” sayısı verilmemiştir, çünkü yeni lise açılmamıştır! Üniversite zaten bir tanedir, Cumhuriyet yönetimi on yıl boyunca sadece bir ilahiyat fakültesi kurulmasını sağlamıştır. 1930’lara gelindiğinde ise bu fakülte ortadan kaldırıl- mıştır. On yılın sonunda da muhtar/özerk Darülfünun’un yerine “bağlı” Üniversiteye vücut verilmiştir.
Harf inkılabı yazılı kültüre ağır bir darbe vurmuştur. 1933 yılına kadar 6 yıl içinde yayınlanan kitap sayısı üç bin civarındadır. Türkiye Bibliyografyası (1928-1938)’in sunuşunda yabancı bir kaynağa dayanılarak 1928’de 53, 1929’da 396, 1930’da 680,1931’de 639,1932’de 706, 1933’de 779 kitap yayınlandığı belirtilmektedir. Bu sayılara resmî yayınlar dahil olduğu gibi, bir kaç sayfalık basılı metinler bile kitap sayılarak dahil edilmiştir. Üç formadan (48 sayfadan) fazla olan kitaplarla ilgili olarak sözü geçen bibliyografyanın taranmasından çıkan rakamlar çok daha düşüktür. (1929’da 150 civarında, 1930’da 210 civarında, 1931 ’de 470,1932’de 658, 1933’de bine yakın).
Üniversite reformu için Türkiye’ye davet edilen Cenevre Üniversitesi profesörlerinden Albert Malche üniversitenin önemli problemleri arasında talebenin faydalanacağı yeterli türkçe kaynak bulunmamasını da zikretmektedir.
1930’larda fikrî-ilmî eserlere verilmek üzere “Gazi mükafatı” ihdas edilmiş, fakat verilecek eser bulunamamıştır.
Gazi’nin 1933’te bütün bunların farkında olmadığı kanaatinde değiliz. Nitekim, herkes hani hani onuncu yıl kutlamaları için çalışır ve heyecan gösterirken o Falih Rıfkı’ya bunların kendisini etkilemediğini söylemiştir.* Şimdi bazı kesimlerce “Millî Marş” gibi itibar gösterilen “Onuncu Yıl Marşı”nı ise, alaycı bir tarzda “Recep Bey’in ilahisi””olarak nitelemiştir…
D.Mehmed Doğan,Türkiye Cumhuriyeti Tarihine Giriş
Rüyalarla aynı kumaştan yapılmayız, bir uykuyla çevrelenmiş küçük hayatlarımız. Shakespeare, Fırtına Suya düştün, sırılsıklam oldun.…
El-amâ, büyük sis. Tirmizî’de Resûle “Allah evrenin yaratılışından önce neredeydi?” sorusunun sorulduğu hadis-i şerif vardır.…
Her ferdin ve toplumun gerçekleştinnek istediği şeyin ne olduğunu araştırsak tek kelime ile mutluluk olduğunu…
Bağıranların ve çağıranların hayatlarının en dramatik ve ruhlarının en hassas ve kalplerinin en titrek yeridir…
Dünya sanki çağrılar gezegeni, hep bir çağrı var. Akıllar çağrılıyor, gözler davet ediliyor ve kulaklar…
İBRAHİM HALİL ÜÇER Gazze’de yaşanan ve insanlık vicdanını ayağa kaldıran soykırım, işgalci İsrail devletinin…