Bir dileğin gerçekleşmesi için kimi zaman birçok koşulun bir araya gelmesi gerekir. İnsanın bir ihtiyacının görülmesinin yolu bazen ülke meclisinin toplanmasından geçer. Onun hastalığının iyileşmesi, zaman olur, tıp dünyasının yüz yılda aldığı mesafeyi bir ayda kat etmesini gerektirir. Cenab-ı Hakk sadece bir insan için mi dengeleri değiştirecek, sadece onun işi görülsün diye mi milyonlarca insanı ilgilendiren gelişmeleri yaratacaktır? Birçok insanın canını almış bir hastalığın şifası sırf onun için mi yaratılacaktır?
Evet, öyledir ve bu mümkündür. Kün fe yekûn ün sahibi için, şartların kolaylığı zorluğu, olasılık dâhilinde olmaları veya olmamaları birdir. Olayın imkânsız görülmesi, meselenin çıkmaza girmiş olması, konunun birçok başka kişiyi etkileyecek olması, çözüm için çok büyük şeylere ihtiyaç duyulması, Allah katında bir sorun teşkil etmez. Allah için hadiselerin basit veya zor, küçük veya büyük vasıfları yoktur. Güneş ve rüz-gâr enerjisinden faydalanmaya gayret eden, hatta karanlığın değerlendirilebilir olup olmadığı üzerinde çalışmalar yürüten (dark energy) insanoğlu Rabbimizin kudretini değerlendirme konusunda duyarsızlık içerisindedir.Rabbimizin kudreti mutlaktır. Mutlak bir kudrette dereceler ve mertebeler olmaz. Zira mertebeler, o hakikate zıddının müdahalesiyle ortaya çıkarlar. Karanlık var olduğu için ışığın dereceleri, soğuk var olduğu için sıcaklığın dereceleri ortaya çıkmıştır.
Kudretin zıddı acz, ilahi kudrete karışmış olmadığından; az kudret, çok kudret diye bir ayrım kalmamıştır. Rabbimizin sivrisineği yaratırken gösterdiği kudret, Samanyolu galaksisini yaratmak için tecelli eden kudretten biraz olsun fazla değildir. Elimizi cebimize koyarken faydalandığımız kudret-i ilahiye ile başımızdaki en büyük sorunun çözülmesinde uygulanacak kudret-i ilahiye arasında kolaylık ve zorluk farkı yoktur. Tersinden söyleyecek olursak, elimizi cebimize koyabilmek de dünyanın en müşkül problemlerinin çözülmesi kadar mucizevî bir durumdur.
Bir kişi yüzünden milyonlarca insanın programı mı değişecektir? Evet, bir kişi için, Rabbimiz dilediğinde her şeyi değiştirir. Cenab-ı Hakk’ın, ölüleri bile diriltebileceğini peygamberler vasıtasıyla göstermesi, insanın ümit sınırlarım geniş tutması için verilmiş işaretlerden biridir. İnsan ümidini asla kaybetmemeli, en imkânsız durumlarda bile kudreti her şeyi çözmeye yeten Rabbimizin varlığını hatırlamalıdır. Cenab-ı Hakk şifasını yaratmadığı bir hastalık vermediği gibi, çözümünü kendi kudret elinde bulundurmadığı bir musibet de yaratmamıştır. ‘
Motoru yanan uçak düşmekteyken kurtulmak imkânsız mıdır? Doktor, şu kadar ömrün kaldı dediğinde, durumu değiştirmek mümkün değil midir? Hatta ve hatta bir ölüm haberi insana ulaştığında, o haberin vefat etmedi şeklinde değişmesinin imkânı yok mudur? Bir şey olmuş bile olsa olmamış hale gelemez mi? Cenab-ı Hakk bütün bunları yapabilecek kudrete sahiptir. Herkes dayandığı zata göre kuvvet kazandığına göre Allah’a dayanan insan, sonsuz bir güç elde etmiştir. Nefsine ve enaniyetine güvenen biriyse, çürük bir tahtaya yaslanmış ve boşluğa adım atmıştır.
Mesela berbat bir duruma düşmüşüzdür, çok mahcup olacağımız bir iş yapmışızdır, geri dönüşü olmayacak bir hata işlemişizdir. Aniden korkuyla uyanır, bunun bir rüya olduğunu anlar ve Rabbimize şükürler ederiz. Böylelikle rüya âleminde imkânsız olan bir çözüm reel âlemde yaratılmış olur. Gerçek hayata nispetle dünya hayatı da bir rüya gibi olduğuna göre, yaşadığımız musibete bu dünya uykusunun kâbusları nazarıyla bakarsak, Rabbimiz dilerse gerçeği hayale, hayali gerçeğe çevirir ve bizi çözümü olmayan bir sorunun içerisinden tereyağından kıl çeker gibi kurtarır; yeter ki hikmeti iktiza etsin.
Akıp giden ırmakların, dönen dünyanın, ışıldayan güneşin, işleyen kâinatın gücünü düşünelim. Bu toplam güç, insanın kullandığı güçten farklı değildir. İlahi kudret mutlaktır ve bu kudretten istifadeye en layık varlık aczinden ve ihtiyacından dolayı, insandır.
Peygamberlerin gösterdikleri mucizeler tarihte kaldığına göre, o mucizelerin varlığının bize söylediği hiç mi bir şey olmayacak?
Peygamberlerin fiziki varlıklarına muhatap olama- sak da, mucizeyi yaratan peygamberin kendisi değil de, Rabbimiz olduğuna göre, o mucizenin kaynağıyla ilişkimiz sürüyor demektir. Bizler peygamber değiliz ancak peygamberleri yaratanla, bizi yaratan aynıdır. İsteklerimizi, hayallerimizi ve düştüğümüz çıkmazları Rabbimizin mutlak kudretin emanet ederek, bize ne imkânlar sunacağını ve hangi imkânsızlıklardan kurtaracağını görmeliyiz.
“Bütün dualar şöyle özetlenebilir:
Tanrım n’olur iki kere iki dört etmesin!”
—Ivan Turgenyev
Mecit Ömür Öztürk – Dervişin Teselli Koleksiyonu,syf.28-30
0 Yorumlar