Hz. Âdem Yaratılışı ve Bütün İsimlerin Ona Öğretilmesi Hakkında
Paylaş:

imam-kurtubi-tefsiri-1 Hz. Âdem Yaratılışı ve Bütün İsimlerin Ona Öğretilmesi Hakkında

“Âdem’e bütün isimleri öğretti.” buyruğunda “öğretti” kelimesi tarif et­ti, kelimesiyle eş anlamlıdır. Burada ona öğretmek kesin bir şekilde o bil­giyi ona ilham etmek anlamındadır. Bunun bir melek aracılığıyla olma ihti­mali de vardır. Sözkonusu bu melek ise ileride de açıklanacağı üzere Ceb­rail (a.s)’dır.

Bu ayet-i kerimede yer alan Öğretti” kelimesi, “öğretildi” anlamın­da şeklinde de okunmuştur. Ancak birinci okuyuş şekli ileride de gö­rüleceği üzere daha uygundur ve izah edilebilir bir okuyuştur. Sûfi ilim adamları der ki: Hz. Âdem bu isimleri Hakk’ın ona öğretmesi vasıtasıyla öğ­renmiştir. Bu isimleri bellemesini istemiş, ancak Hz. Âdem kendisine verilen emri unutmuştur. Çünkü bu konuda onu kendi nefsiyle başbaşa bırakmıştır. Yüce Allah buna işaret etmek üzere şöyle buyurmaktadır: “Andolsun ki bundan önce biz Adem’e vahyettik (emir verdik) o ise unuttu. Biz onda bir azim (günaha kasıt) bulmadık.” (Ta-ha, 20/115)

İbn Ata der ki: Eğer Âdem’e bu isimlerin bilgisi açıklanmamış olsaydı, eş­yanın isimlerini haber vermek hususunda Âdem, meleklerden daha aciz olurdu. Bunun böyle olduğu gayet açıktır.

Hz. Âdem’in künyesi Ebu’l-Beşer (yani insanların atası)dır. Künyesinin “Ebu Muhammed” olduğu da söylenmiştir. Böylelikle o, son peygamber Muhammed (s.a)’ın adı ile künyelenmiş olmaktadır. Bunu es-Süheylî söylemiştir. Hz. Âdem’in cennetteki künyesinin Ebu Muhammed, yeryüzündeki künyesinin de Ebu’l-Beşer olduğu da söylenmiştir.

“Âdem” kelimesinin aslı başta iki hemzelidir. Ancak ikinci hemzeyi yu-muşatfarak uzaOmışlardır. O bakımdan ikinci hemzeyi harekelemek ihtiya­cı duyulduğu takdirde ikinci hemze vav’a dönüştürülür ve bu kelime çoğul yapılmak istendiği takdirde “evâdim” denilir. -Bu açıklamaları el-Ahfeş yap­mıştır.

Bu kelimenin türeyişi hakkında farklı görüşler vardır. Bunun yeryüzü an­lamına gelen dan türediği söylenmiştir. Böylelikle Hz. Âdem’e yaratıldığı asıldan gelen bir isim verilmiş olmaktadır. Bu kelimenin “esmerlik” anlamına gelen “el-udme”den türediği de söylenmiştir. Ancak “el-udrae” kelimesinin anlamı hakkında farklı görüşler ortaya atılmıştır, ed-Dahhak’ın iddiasına göre bunun anlamı esmerlik; en-Nadr’ın açıklamasına gö­re ise beyazlıktır. Âdem (a.s) da beyaz idi. Buna göre bu kelime Arapların beyaz deve hakkında kullandıkları tabirinden alınmış olur. Eğer bu kelime bu kökten gelir ise o takdirde bunun çoğulu “üdm(un)” ve “evâ-dim(un)” şeklinde gelir. Bu kelimenin “edeme”den türemiş olduğu kabul edi­lirse o takdirde “Âdem” kelimesinin çoğulu “Âdemûne” şeklinde gelir.

Derim ki: Doğrusu bu kelimenin “yeryüzü” anlamına gelen  Edîmu’l-ard’den türediğidir. Said b. Cübeyr der ki: Âdem’e bu adın veriliş se­bebi onun yeryüzünden yaratılmış olmasıdır. Ona “insan” denilmesinin se­bebi ise unutkanlığıdır. Bunu İbn Sa’d Tabakat’ında zikretmiştir.

İnceleyin:  Giyim Ve Kuşam Adabı

es-Sud-di’nin Ebu Malik ve Ebu Salih’ten, onların İbn Abbas’tan ve Murre el-Hem-dani’den, onun İbn Mes’ud’dan Hz. Âdem’in yaratılış kıssası ile ilgili yaptık­ları nakile göre Abdullah b. Mes’ud şöyle demiştir:

Yüce Allah Cebrail (a.s)’ı oradan bir çamur getirmek üzere yere gönderdi.

Yer dedi ki: Benden birşey eksiltmenden yahut bana çirkin bir iş yapmandan Allah’a sığınıyorum.

Bu­nun üzerine Hz. Cebrail birşey almaksızın geri döndü ve şöyle dedi: Rabbim, o benden Sana sığındı ben de onun sığınmasını kabul ederek ona ilişmedim.

Bu sefer yüce Allah, Mikail’i gönderdi. Aynı şekilde ondan da Allah’a sığın­dı, o da onun bu sığınmasını kabul etti, geri döndü ve Hz. Cebrail’in söyle­dikleri gibi söyledi.

Bu sefer yüce Allah ölüm meleğini gönderdi. Bundan da Allah’a sığınınca ölüm meleği de: Ben de emrini yerine getirmeksizin geri dönmekten Allah’a sığınırım, dedi ve yeryüzünden bir miktar aldı ve karıştırdı. Alacağını tek bir yerden almadı. Kırmızı, beyaz ve siyah topraklardan ayrı ay­rı aldı.

İşte bunun için Âdemoğulları değişik değişik ortaya çıktı. Ve işte o (ma­yası) yeryüzünden alındığından dolayı ona “Âdem” adı verildi. (Ölüm me­leği alacağını aldı) ve onları yüce divana çıkardı.

Şanı yüce Allah, ona: “Sa­na yalvarıp yakardığında yere şefkat etmedin mi?” diye sorunca şu cevabı ver­di: Ben, Senin emrini yerine getirmeyi onun sözlerinden daha gerekli gör­düm.

Bunun üzerine yüce Allah şöyle buyurdu: “Âdem’in çocuklarının can­larını almana sen’uygun bir kimsesin.”

Daha sonra (yüce Allah) toprağı ya­pışkan bir çamur haline (tînun lâzib) getirinceye kadar ıslattı. Lâzib ise bir­birine yapışan çamur demektir. Daha sonra kokuncaya kadar bırakıldı.

İşte yüce Allah bu aşama hakkında şöyle buyurmaktadır: “Kokuşmuş çamurdan…” (el-Hicr, 15/26-28, 33)

Daha sonra yüce Allah meleklere şöyle buyurdu: “Mu­hakkak Ben çamurdan bir beşer yaratacağım, onu tamamlayıp içine ruhum­dan üflediğimde onun için secdeye kapanın.”(Sâd, 38/71-72)

İblis ona kar­şı büyüklenmesin diye yüce Allah Âdem’i bizzat kendi eliyle yarattı. Yüce Al­lah şöyle buyurmuş gibi oldu: Ben ona karşı büyüklenmediğim halde elle­rimle yarattığıma karşı sen nasıl büyüklenirsin? Yüce Allah Hz. Âdem’i bir in­san şeklinde yarattı. Önce o Cum’a gününün bir bölümünde ve kırk yıl sü­re kadar çamurdan bir ceset halinde idi. Melekler onun yanından geçip de onu gördüklerinde korkuya kapıldılar. Aralarında Hz. Âdem’den en çok korkan İblis idi. Onun yanından geçer, ona vurur ve bu ceset tıpkı testinin ses çıkardığı gibi bir ses çıkartırdı. İşte şanı yüce

İnceleyin:  Maslahat Ve Mefsedetleri Bilme Yolları

Allah’ın şu buyruğu buna işaret etmektedir: “O, insanı testi gibi ses veren kupkuru çamurdan yarat­tı.” (er-Rahmân, 55/14) İblis bu sesi işitince de: Sen ne için yaratıldın? diye söyledi. Bu arada ağzından girdi, arkasından çıktı. Bunun üzerine İblis me­leklere şöyle dedi: Bundan korkmayınız, çünkü o ecveftir (içi boştur) ve eğer ben ona musallat edilirsem şüphesiz onu helak ederim.

Denildiğine göre İblis meleklerle birlikte Âdem’in çamurdan suretinin ya­nından geçerken şöyle dermiş: Şu mahlukat arasında benzerini görmediği­niz bu yaratık size üstün kılınıp da ona itaat etmeniz emrolunursa ne yapar­sınız?

Melekler: Rabbimizin emrine itaat ederiz, diye cevap verirlerdi. İblis ken­di içinde gizlice şu kararı verdi: Andolsun o bana üstün kılınacak olursa ona itaat etmeyeceğim ve eğer ben ona üstün kılınırsam onu helak edeceğim.

Hz. Âdem’e ruhun üflenmesinin murad edildiği vakit gelince, yüce Allah melek­lere şöyle dedi: Ben ona kendi ruhumdan üflediğimde onun için secdeye ka­panınız.

Âdem’e ruh üflenince ruh Hz. Âdem’in başından girdi. Aksırmaya başladı, melekler ona: Elhamdülillah de, dediler.

O da elhamdülillah deyin­ce yüce Allah ona: Rabbin sana merhamet buyurdu, dedi. Ruh, Hz. Âdem’in gözlerine girince cennetin meyvelerine baktı. Karnına girince canı yemek çekti. Ruh daha ayaklarına ulaşmadan acele ederek cennetin meyvelerine doğ­ru kalkmak istedi.

İşte yüce Allah’ın şu buyrukları buna işarettir: “İnsan ace­leden yaratıldı.” (el-Enbiya, 21/37); “Bunun üzerine meleklerin hepsi ona top­luca secde ettiler, ancak İblis dayattı, secde edenlerle beraber olmak isteme­di.” (el-Hicr, 15/30-31) ve devamla Abdullah b. Mes’ud Hz. Âdem’in yaratı­lış kıssasını zikretti.

Tirmizi’nin rivayetine göre Ebu Musa el-Eş’arî şöyle demiştir: Rasulullah (s.a)’ı şöyle buyururken dinledim: “Aziz ve celil olan Allah Âdem’i yerin tü­münden aldığı bir avuç (toprak)dan yarattı. İşte bundan dolayı Âdemoğul-ları yer gibi (değişik renkte) olmuşlardır. Onlardan kimisi kırmızı, kimisi be­yaz, kimisi siyah, kimisi de bunlar arasındadır. Kimisi yumuşak, kimisi sert tabiatlıdır. Kimisi kötü ve kimisi de iyidir.” Ebu İsa (et-Tirmizi) der ki: Bu ha-sen -sahih bir hadistir.

İmam Kurtubi-El Camiul Ahkamul Kur’an,cilt:1

Buruc Yayınları