Avrupa’nın Yeni Bir İhraç Meta
Batılılaşma miti eskiyince, yeni bir yalan çıktı sahneye… Daha doğrusu, aynı nâzenin taze bir makyajla arz-ı endâm etti.
Filhakika , intelijansiyamızın şerefine şampanya şişeleri patlattığı bu sözde bâkire, Tanzimat’tan beri tanıdığımız “Batılılaşma’nın” ta kendisi.
“Çağdaşlaşmak”, Avrupa’nın yeni bir ihraç metaı, kokain ve LSD gibi… Şuuru felçe uğratan bir zehir. “Çağ-dışılık” ithamı, iftiraların en alçakçası, en abesi. Aynı çağda muhtelif çağlar vardır. Çağdaşlaşmak neden hıristiyan Batı’nın putlarına perestiş olsun?
Bu, kendi derisinden çıkmak, kendi mukaddeslerini inkar etmek ve peşin peşin köleliğe razı olmak değil mi?… Biz apayrı bir medeniyetin çocuklarıyız; düşman bir medeniyetin, bambaşka ölçüleri olan, çok daha eski, çok daha asîl, çok daha insanca bir medeniyetin.
Çağdaşlaşmanın halk vicdanında adı asrîleşmektir; asrîleşmek, yani maskaralaşmak, gâvurlaşmak. Kırk yıllık Kâni’nin Yâni olamıyacağı, Türk’ün akl-ı selimi için bedâhetlerin bedâheti; bir medeniyetin başka bir medeniyete istihale edemeyeceği Danilevsky’den beri bir kaziyye-ı muhkeme.
Cemil Meriç – Bu Ülke, İletişim Yayınları, İstanbul 1996. s.97-98.