Kategoriler: Sosyoloji

Zamanın Ruhu

Batı hiçbir zaman Müslümanlarla bir arada yaşamayı kabul etmedi, ötekini tanıma derken bile samimi olmadı, hiçbir fedakarlıkta bulunmadı, bulunmayacağını açıkça ifade etmekten de çekinmedi: “Öteki’nden bir şey al­mak amacıyla fedakarlık yapılmaz; Öteki’ni aldatmak için (…) yapılır.” (Zizek – Gunjevic, 2013, 50) “Benim gibi ol ki farklılı­ğına saygı duyayım.” (Badıou, 2006, 38) anlayışı Küresel me­deniyette “çeşitlilikleri bir”de eritmenin dolambaçlı fakat etkili bir yöntemidir.

Zamanın ruhu insanlara sadece nefes alıp vermeyi vaad eder. Küresel kültür hiçbir kimliğin taleplerine, ihtiyaçlarına cevap vermez. Hız, sürekli yenilik, teknolojinin ve endüstrileşmenin getirdiği kültür, hep yenilik arayışı içinde olduğu için (Harvey, 2014, 85, 99) insan geleceğe yönelik aradığı ne ise ona ulaşma umuduyla yaşar. Umudu sürekli hayal kırıklığına uğrasa da, diri kalır. Yeni bir hayat, bol kazanç, değişimin gerçekleşmeyen va­adi olarak zihinleri işgal eden değerlerin başında gelir.

Zamanın ruhu, hakikatin tekil olmadığını, çoğul hakikat­ler düzleminde bir dünyanın, bireye, özgürlüğü dolayısıyla mutluluğu getireceği fikrini dikte eder. Küresel medeniyetin tek hakikat olarak çoğul hakikatlerden oluşan bir dil kurması İslam’ın biricikliğini geri plana itmiştir. Zaten zamanın ruhu için İslam’ın ya da diğer dinlerin, kültürlerin var olması, biri­cik oldukları için değil, bireylerin tercihlerinin özgürlük alan­larını genişletmesindendir. Misal, Davos gibi bir müessese yük­sek kültürü dönüştürür, iktisadi kültürü biricikliği reddederek şekillendirir. Davos’un “zaman, mekân, eylem birliği” şartı (Kozanoğlu – Gül – Özden, 2008,16), eklektik kültürün küçük bir modelidir esasında.

Zamanın ruhu eklektik, melez, karmaşık bir kültür inşa eder. Bu yüzden sahiciliği yitirmiş bireyleri tercih eder.
Zamanın ruhu için sahicilik en başta gelen düşmandır. Kü­resel medeniyetin dili zamanın ruhu, İslam anlayışını bozmaya, farklılaştırılmış İslam algılarını çoğullaştırarak İslam’ı insandan, tarihten, zeminden kopartmaya devam ediyor. Millet ile İslam, Ümmet ile İslam arasındaki bağ da bu şekilde gevşetilmekte­dir. Bireylerin mensubiyet temelleri bu minvalde zarar görür­ken, yeni tür dindarlıklar geçici aidiyetler üretmektedir. İslam taliplisi çok fakat peşinden gideni az sıradan bir teoloji olarak şekillenmektedir. İnsana has olan, doğaya, dünyaya, yaradılışa özgü niteliklerin hepsi ciddi bir tehdit altındadır.

Ercan Yıldırım-Zamanın Ruhuna Karşı,syf;21-22

Muhammed Ali

Son Yazılar

Bedenin Rüyası

Rüyalarla aynı kumaştan yapılmayız, bir uykuyla çevrelenmiş küçük hayatlarımız. Shakespeare, Fırtına Suya düştün, sırılsıklam oldun.…

4 gün önce

Orada Kimse Var Mı?

El-amâ, büyük sis. Tirmizî’de Resûle “Allah evrenin yaratılışından önce neredeydi?” sorusunun sorulduğu hadis-i şerif vardır.…

4 gün önce

İnkarın Dünya ve Ahiretteki Sonuçları

Her ferdin ve toplumun gerçekleştinnek istediği şeyin ne olduğunu araştırsak tek kelime ile mutluluk olduğunu…

2 hafta önce

Gözyaşlarındaki Tuz Kokusu

Bağıranların ve çağıranların hayatlarının en dramatik ve ruhlarının en hassas ve kalplerinin en titrek yeridir…

2 hafta önce

Nereye ve Kime Çağrı?

Dünya sanki çağrılar gezegeni, hep bir çağrı var. Akıllar çağrılıyor, gözler davet ediliyor ve kulaklar…

2 hafta önce

Gazze Aynasında İnsanlığın Geleceği ve İslam Ümmetinin Mükellefiyeti

  İBRAHİM HALİL ÜÇER Gazze’de yaşanan ve insanlık vicdanını ayağa kaldıran soykırım, işgalci İsrail devletinin…

1 ay önce