Söz, hayat ve hâdiselerin ifade vasıtasıdır. Öyleyken insan niçin yalan söyler? Niçin hayat ve hâdiselere uygun olmıyanı uygunmuş gibi ileri sürer? Bunun cevabı “aldatmak için’’den ibaret basit bir ifadedir. Ama niçin aldatıyorlar? Neden birçok insanlar, olmayanı olmuş gibi göstererek başkalarına hakikat diye sunuyor­lar?

Yalanın sebepleri çoktur. Hepsi de zaaflarımızdan doğmadır. Kuvvetli adam, sağlam ruh sahibi insan yalan söylemez. Yalan söyleyen adam hastadır; sebepsiz yalan söyleyenler psikopatlardır. Onlar yalanı yalan olduğu için severler, kullanırlar ve hazırladıkları yalanın yalan olmadığına kendilerini de inandırmak isterler. Başka­larını ve kendilerini yine kendi uydurdukları yalanın doğruluğuna inandırdıkları nisbette ruhları tatmin bulur, ancak böylelikle yaşayabilirler.

Bundan başka yalan kin ile hasedin kullandığı silâhtır. Çocuk, korkusundan yalan söyler. Yaptığı yaramazlığı başka çocukların üstüne atar. Hırsız da korkusundan yalan söylemeye mecburdur. Kadın, bazan hayatta yalnız ve sahipsiz kalmaktan korktuğu için yalan söyler. Garaz ve gayzla yalan söylendiği zaman da yine kor­ku hâkim demektir. Gayz ve garaz, muvaffakiyetin meşru ve dürüst vasıtalarla elde edilmediği yerde başvurulan çaredir. İlimce ve ser­vetçe ulaşılmaz olana, ona ulaşamayanlar ve ulaşmak imkânından mahrum olanlar kin ve garaz duyarlar. Aşkta ulaşılmaz olana bütün sefil ruhlar garazkâr olurlar. Fazilette ulaşılamayanın bütün perişan vicdanlar garazkârıdır. Duygusuz, âşıkın garazkârı; dinsiz, dindarın garazcısıdır. Aşıka ve dindara bunun İçin iftira eder, yalan söyler­ler. Bir toplulukta kendisine iftira olunan, vicdansızlardan ziyade vicdan sahipleridir ve cemiyetin yalanı ferdî yalandan daha müessir silâhtır; baraj ateşi halinde helâk edici bir kuvvettir. Yalanı kendine silâh yapan zümre iyi bilir ki bir defa, yüz defa, bin defa yalan söy­lendi mi halk ona mutlak inanacaktır, inanmadığını zannetse bile her gün şuurların kabuğundan hissedilmeyecek kadar ince bir taba­ka sıyırmak suretiyle şuurların içine nüfuz edecektir.

Azar azar, sabırla ve sistemle varlığımıza sindirilen yalan zehri bir gün bizi farkında olmadan zehirleyecek ve önceden iste­mediğimiz, belki tasavvur bile etmediğimiz hareketlere sürükleye­cekti! Bir çocuğa “baban sana düşman” de. İsterse o babasını çok sevsin ve bunu her gün bir defa tekrarla. Yemin et ve her defasında yeminine bir uydurma delil ekle. Bir gün o çocuğa babasını öldürtebilirsin.

Düşünen adam, 1/21, 24 Mayıs 1961; Yeni istiklâl, 23 Eylül 1964;

Nurettin Topçu, Var Olmak

Muhammed Ali

Paylaş
Paylaşan
Muhammed Ali

Son Yazılar

Bedenin Rüyası

Rüyalarla aynı kumaştan yapılmayız, bir uykuyla çevrelenmiş küçük hayatlarımız. Shakespeare, Fırtına Suya düştün, sırılsıklam oldun.…

4 gün önce

Orada Kimse Var Mı?

El-amâ, büyük sis. Tirmizî’de Resûle “Allah evrenin yaratılışından önce neredeydi?” sorusunun sorulduğu hadis-i şerif vardır.…

4 gün önce

İnkarın Dünya ve Ahiretteki Sonuçları

Her ferdin ve toplumun gerçekleştinnek istediği şeyin ne olduğunu araştırsak tek kelime ile mutluluk olduğunu…

2 hafta önce

Gözyaşlarındaki Tuz Kokusu

Bağıranların ve çağıranların hayatlarının en dramatik ve ruhlarının en hassas ve kalplerinin en titrek yeridir…

2 hafta önce

Nereye ve Kime Çağrı?

Dünya sanki çağrılar gezegeni, hep bir çağrı var. Akıllar çağrılıyor, gözler davet ediliyor ve kulaklar…

2 hafta önce

Gazze Aynasında İnsanlığın Geleceği ve İslam Ümmetinin Mükellefiyeti

  İBRAHİM HALİL ÜÇER Gazze’de yaşanan ve insanlık vicdanını ayağa kaldıran soykırım, işgalci İsrail devletinin…

1 ay önce