Şüphe, mahiyeti gereği teselsül eder. Şüphe, vehmin türevidir. Dolayısıyla şeytanî bir olgudur. Şüphe,tefrit içinde sürekli olarak alternatifler getirir, bu yüzden, şüphe ile olumlu bir yola koyulmak mümkün değildir. Duracak gibi olduğu, kendine bir son verecek gibi göründügü her merhalede, o, kendine yeni (fakat gerçekle muhal) sorular yöneltecektir.

Şüphe, bu yüzden tevekküle karşıdır. Tevekkül, akıl çerçevesinde tedbirini aldıktan sonra takdiri Allah’a havale etmekse; şüphe, tedbiri aldıktan sonra (şayet tedbir almayı başarabilirse) kendini yeni bir şüpheye teslim etme demek olur. Tevekkül, insan için bir sükûn vesilesi iken; şüphe her türlü sükûnun düşmanıdır, boyuna kendini kemiren, yiyip bitiren, ufa lana ufalana helak olup giden bir kurttur. Tevekkül, rızayı ve itminanı çağırıyorsa, şüphe korkuyu ve telâşı çağırır.

Şüphe içindeki insan, sürekli olarak, zan üzredir.İnanmak, zannı yok ederken; şüphe, zan için yeni kapılar açar. Zan ise, insanı olumlu eylemden alıkoyar, daha doğrusu insanın eyleme geçmesini önler. Şüphe, insanın ruh dinamiklerini öldürür, onun, olumlu bütün eylem ve tavırlarını, sonuçsuz bir didişmeye iter en azından.

Şüphe, gerçekte şeytanî bir vakıa olduğundan şüpheden kalkıp inanç seferine ulaşmak mümkün değildir. Böylece ulaşıldığı sanılan nokta da, aslında sadece bir illüzyondan ibarettir. Olsa olsa kendini kandırmanın bir çeşididir. Şüphenin, kendini tatmin yolunda durduğu her merhale, aslında, şüphe sahibi için bir başka şüphenin hareket noktasıdır.

Şüphe tahkik”ten farklı bir haldir. Şüphe, daha başlangıçta inançsızlık noktasından hareket eder, bir inanca varmak için yola koyulmaz. Böyle bir niyetle yola çıktığını farz etse bile -ki bu aslında vehimden başka bir şey değildir- niyetini gerçekleştirmesi ancak seraba ulaşma çabası olabilir. “Tahkik” halinde ise durum değişiktir. Tahkikte, hareket noktası inançtır, tahkik sahibi inancının gerçekliğini değil, inancından neşet eden hikmeti, bu hikmetin özünü araştırmaktadır. Tahkik sahibi, diyelim, inananda hiçbir hikmet yakalayamadı, bu durum bile onun inancını terk etmesine müncer olmaz. Şüphe hastalığına yakalanmış insan için hiçbir şeyin kesinliği yoktur. Şüphe kendi hakkında bile şüphelenirken şüphenin sınırını kestirmek mümkün olur mu?

Kaynak:

Rasim Özdenören – Yeniden İnanmak

Muhammed Ali

Son Yazılar

Bedenin Rüyası

Rüyalarla aynı kumaştan yapılmayız, bir uykuyla çevrelenmiş küçük hayatlarımız. Shakespeare, Fırtına Suya düştün, sırılsıklam oldun.…

3 gün önce

Orada Kimse Var Mı?

El-amâ, büyük sis. Tirmizî’de Resûle “Allah evrenin yaratılışından önce neredeydi?” sorusunun sorulduğu hadis-i şerif vardır.…

3 gün önce

İnkarın Dünya ve Ahiretteki Sonuçları

Her ferdin ve toplumun gerçekleştinnek istediği şeyin ne olduğunu araştırsak tek kelime ile mutluluk olduğunu…

2 hafta önce

Gözyaşlarındaki Tuz Kokusu

Bağıranların ve çağıranların hayatlarının en dramatik ve ruhlarının en hassas ve kalplerinin en titrek yeridir…

2 hafta önce

Nereye ve Kime Çağrı?

Dünya sanki çağrılar gezegeni, hep bir çağrı var. Akıllar çağrılıyor, gözler davet ediliyor ve kulaklar…

2 hafta önce

Gazze Aynasında İnsanlığın Geleceği ve İslam Ümmetinin Mükellefiyeti

  İBRAHİM HALİL ÜÇER Gazze’de yaşanan ve insanlık vicdanını ayağa kaldıran soykırım, işgalci İsrail devletinin…

1 ay önce