Şüphe Nedir? ve Kur’an, Şüpheyi Nasıl Bir Muhtevada Sunmuştur?

Şüphe, bir üçüncü elin mahsûlüdür.

Hannah’a göre, insan ile evren arasındaki geleneksel barışın çözülmesinde Descartes, önemli bir pay sahibi­dir. “Çünkü, demektedir Hannah, Descartes kendi çağınınkı kadar, kendisinden önceki neslin tecrübesini de ge­nelleştirmiş, onu yeni bir düşünce metoduna dönüştür­müştür; ve böylece, Nietzsche’ye göre modern felsefeyi teşkil eden bu ‘şüphe ekolünde yetişen ilk düşünür, mo­dern felsefenin babası olmuştur. Sadece Hannah de­ğildir böyle düşünen.. İnsanlığın geleceğine yönelik ola­rak taşıdığı kaygılar altında, önceleri Hristiyan gelene­ğinin bağlısı, 1931’lerden sonra da Abdulvahid Yahya adıyla İslam’ın mümini olan Guenon da, ‘Yalnız şunu hatırlayacağız ki Descartes, algılama gücünü akılla sı­nırlamış, metafizik olarak isimlendirdiğine de tek bir rol, fiziğe temel oluşturma rolü vermiştir. Bizzat bu fizi­ğin kendisi de esas olarak, onun düşüncesinde, uygula­malı bilimlerin yapısını hazırlamak için yerini almış­tır’’ derken, ayni kanaatları taşımaktadır.

Kurmuş olduğu ‘metodik şüphe anlayışı’, hiç umul­mayan noktalara kadar ulaşmışsa da, Descartes a göre Tanrı inancının zorunlu olduğunu hemen belirtmeliyiz. Bu, matematik bilginin zorunlu kıldığı bir Tanrı olsa da.. Tanrı fikri, aynı zamanda tüm varlıkların da yaratıcısı olan Tanrinın ruhumuza vurmuş olduğu bir mühür gibi­dir. Kainatın zirvesindedir, mutlak gerçektir, her türlü değer ve hakikatin kaynağıdır’’ Ne var ki, tabiat bilim­lerinde doğruyu tesbit için kabüllenilmiş olan ‘metodik şüphe metodu’, îman ve din alanlarını da yargılamaktan kaçınmamıştır.

Ya Kur’an, şüpheyi nasıl bir muhtevada sunmuştur?

Müşriklerin ‘vahy’ ve nebevi bildiriler karşısındaki zihnî ve fiilî yaklaşımları incelenirse, şüphe etmenin on­ların temel nitelikleri olduğu anlaşılacaktır. Öyle ki, şüphe etmek, gerek îmanüstü bir kaynaktan kendilerine ulaşan İlahî bilgiye, gerekse insanın tabiatta sezip itiraf ettiği Yüce Varlıkla alakalı ipuçları ve köklü kanaatlara karşı olan inançsızlık ruh boyutuyla fizik tepkilerin ana- besleyicisi durumundadır. Adeta, kendi gerçekliklerini ve eşyanın hakikatini kavrama ve insan olma sürecine girmeyi engelleyen merkezî bir vasıf..

Felsefî olarak, daha hassas ve özel bir alanda incele­nen, Descartes’de görüldüğü gibi de, gerçeğin elde edil­mesinde gerekli bir merhale oluşturan ‘şüphe’, Allah’ın birliğini inkar edenlerin kaba tasarımlarında, nitelik ba­kımından insan ile İlahî bilginin uzlaşabilirliği noktası­na yöneliktir

Kaynak:

Sadık Kılıç-Fıtratın Dirilişi

Muhammed Ali

Son Yazılar

Bedenin Rüyası

Rüyalarla aynı kumaştan yapılmayız, bir uykuyla çevrelenmiş küçük hayatlarımız. Shakespeare, Fırtına Suya düştün, sırılsıklam oldun.…

3 gün önce

Orada Kimse Var Mı?

El-amâ, büyük sis. Tirmizî’de Resûle “Allah evrenin yaratılışından önce neredeydi?” sorusunun sorulduğu hadis-i şerif vardır.…

3 gün önce

İnkarın Dünya ve Ahiretteki Sonuçları

Her ferdin ve toplumun gerçekleştinnek istediği şeyin ne olduğunu araştırsak tek kelime ile mutluluk olduğunu…

2 hafta önce

Gözyaşlarındaki Tuz Kokusu

Bağıranların ve çağıranların hayatlarının en dramatik ve ruhlarının en hassas ve kalplerinin en titrek yeridir…

2 hafta önce

Nereye ve Kime Çağrı?

Dünya sanki çağrılar gezegeni, hep bir çağrı var. Akıllar çağrılıyor, gözler davet ediliyor ve kulaklar…

2 hafta önce

Gazze Aynasında İnsanlığın Geleceği ve İslam Ümmetinin Mükellefiyeti

  İBRAHİM HALİL ÜÇER Gazze’de yaşanan ve insanlık vicdanını ayağa kaldıran soykırım, işgalci İsrail devletinin…

1 ay önce