Kategoriler: Yakın Tarih

Osmanlı Mirasına İhanet


Cumhuriyet döneminin başlarında ve 1950 öncesine rastlayan zamanlarda, gayr-ı müslim lere ait vakıflar ve mektepler büyük bir itina ile himâye görürken, müslümanlara ait vakıflar çarçur edilmiştir. Ali Himmet Berki ‘nin tesbitine göre 200 ile 300 bin arasındaki vakıf malı İstanbul’da,çoğunlukla da gayrımüslimlere olmak üzere, yok pahasına satılmıştır. İki caminin arası ölçülmüş ve eğer 500 metreyi geçiyorsa, küçük olanı yıkılmıştır. Hamdolsun öz yurdumuzda azınlık statüsünden kurtulmaya başladığımızdan beri, bu konulara da sahip çıkmaya başlamışızdır.

1923 tarihli Lozan Muâhedenamesi ise, ekalliyetlerin himâyesi için 9 madde sevkederken, öz vatanında ekalliyet durumuna düşen müslüman Türk halkı için, ciddi bir şey ortaya koyamamıştır. Bu arada fethin ve İslâm’ın sembolü olan Ayasofya’da, Fâtih ‘in cami halini değiştirenlere lanet etmesine rağmen, yâd eller tarafından, eski haline çevrilememişse de, asıl maksadı da ortadan kaldırılarak müzeye çevrilmiştir. Kanaatimize göre, Ayasofya, Lozan’ın “Türk hükümeti, mezkûr ekalliyetlere ait kiliselere, havralara, mezarlıklara ve sair müessesât-ı diniyeye her türlü himâyeyi bahş eylemeyi taahhüd eder” şeklindeki 42. maddesinin III. fıkrasına dayanılarak kapatılmıştır. Ancak kapatılma kararı, hem eski vakıf hukuku açısından ve hem de kararın şekli açısından hukuka aykırıdır. Zaten bakanların bir çoğu da imzalamamıştır.

Netice olarak, Lozan Muâhedenâmesinden sonra, İngiliz Avam Kamarasında “Türklerin istiklalini ne için tanıdınız?” diye yükselen itirazlara, yahudi olan Lord Gürzon şu cevabı vermiştir: “İşte asıl bundan sonraki Türkler, bir daha eski satvet ve şevketlerine kavuşamayacaklardır. Zira biz onları maneviyat ve ruh cephelerinden öldürmüş bulunuyoruz”. Yine kendisi gibi yahudi olan Nayim Hayun ise “Siz Türkiye’nin mülkî istiklalini kabul ediniz. Onlara ben İslâmiyeti ve İslâm’ın bayraktarlığı vasfını, ayaklar altında çiğnetmeyi taahhüd ediyorum” demiştir. Ve gerçekten de Nayim, Türk murahhaslar heyetinin müşaviri durumundadır. Ancak müslüman Türk milleti rahmet-i ilâhiyyeden ümit kesmemiştir ve Yüce Allah da, bin senedir dininin bayraktarı olan Türk milletini yine eski haşmet ve şevketine kavuşturacak günlere getirmiştir. Yani tekrar müslüman Türk milletinin hâkim sınıf ve azınlıkların da azınlık olacağı bir devreye girmiş bulunuyoruz. Bu silsilenin son halkası Ayasofya’dır ve bazı yahudi bozmaları istemese de, tekrar ulu ma’bed haline gelecektir.

Ahmet Akgündüz

Muhammed Ali

Son Yazılar

Bedenin Rüyası

Rüyalarla aynı kumaştan yapılmayız, bir uykuyla çevrelenmiş küçük hayatlarımız. Shakespeare, Fırtına Suya düştün, sırılsıklam oldun.…

3 gün önce

Orada Kimse Var Mı?

El-amâ, büyük sis. Tirmizî’de Resûle “Allah evrenin yaratılışından önce neredeydi?” sorusunun sorulduğu hadis-i şerif vardır.…

3 gün önce

İnkarın Dünya ve Ahiretteki Sonuçları

Her ferdin ve toplumun gerçekleştinnek istediği şeyin ne olduğunu araştırsak tek kelime ile mutluluk olduğunu…

2 hafta önce

Gözyaşlarındaki Tuz Kokusu

Bağıranların ve çağıranların hayatlarının en dramatik ve ruhlarının en hassas ve kalplerinin en titrek yeridir…

2 hafta önce

Nereye ve Kime Çağrı?

Dünya sanki çağrılar gezegeni, hep bir çağrı var. Akıllar çağrılıyor, gözler davet ediliyor ve kulaklar…

2 hafta önce

Gazze Aynasında İnsanlığın Geleceği ve İslam Ümmetinin Mükellefiyeti

  İBRAHİM HALİL ÜÇER Gazze’de yaşanan ve insanlık vicdanını ayağa kaldıran soykırım, işgalci İsrail devletinin…

1 ay önce