Kıyâmet gününde âsî olan insanın eli: “Sen benimle şarap kadehini tutmadın mı ve şarap testisini çekmedin mi? Senin olmayan mala el uzatmadın mı, senin helâlin olmayan nâmahrem’in (yabancı)elini tutmadın mı ve ona hâinlik (güveni kötüye kullanan) etmedin mi, mazluma vurmadın mı, yetime tokat atmadın mı? Günahsıza kılıç çekmedin mi?” diye o âsîye şâhidlik eder. Dil der ki: “Benimle böyle konuşmadın mı? Bu kadar Müslümanların aleyhinde söylemedin mi? Müslümanlığın ve dinin yolunu kesen dünyada bu kadar eğri söz söylemedin mi?” Ayak da şahitlik eder ve der ki: “Benimle meyhaneye gitmedin mi? Ve yapılması caiz olmayan işlere ve yolsuzluğa doğru koşmadın mı?” Nitekim sudan, topraktan, ateşten, elden ayaktan ve baştan ibaret olan bu avazların cinsleri, burada birleşmenin, çokluğun bir olmuş oldukları, sonunda ona malum olur. Dost, birbiriyle anlaşmış görünen parçalar, yılan gibi olurlar; hatta onu incitmekte rekabet ederler.
Kaynak:
Sultan Veled, Maarif, çev. Meliha Anbarcıoğlu, Konya: Altunan Ofset, 2002, s. 98.
İkinci Bölüm Kelime Tercihi ilk bölümde Klasik Arapçanın tek bir fikri bile ifade etmek…
Rüyalarla aynı kumaştan yapılmayız, bir uykuyla çevrelenmiş küçük hayatlarımız. Shakespeare, Fırtına Suya düştün, sırılsıklam oldun.…
El-amâ, büyük sis. Tirmizî’de Resûle “Allah evrenin yaratılışından önce neredeydi?” sorusunun sorulduğu hadis-i şerif vardır.…
Her ferdin ve toplumun gerçekleştinnek istediği şeyin ne olduğunu araştırsak tek kelime ile mutluluk olduğunu…
Bağıranların ve çağıranların hayatlarının en dramatik ve ruhlarının en hassas ve kalplerinin en titrek yeridir…
Dünya sanki çağrılar gezegeni, hep bir çağrı var. Akıllar çağrılıyor, gözler davet ediliyor ve kulaklar…