Namaz, oruç, hac, zekât, müslüman ruhunun silâhlaru… Namazla doğrudan doğruya Allaha yönelmiş olmaktadır insan.Bütün dış alâkalardan kurtulup O’nun önünde ve huzurunda olmak. O’nunla, Ezeli ve Ebedi Olanla, Yaratıcı Olanla olmak. İnançsız kişi bu güçten mahrumdur.
Oruç, benliği kıran tapınma. Hac, müslümanları bir araya toplayıp Allaha yöneltmekte. Zekâtla, müslüman sahip olduğu eşyayı da Allaha yöneltmekte. Daha doğrusu eşyaya olan gizli tapınma bağlarını kırmakta, ilgilerini kesmekte. Bütün bu sevgi ve korku silâhlarıyla müslüman kendini kuşatıp iğreti ve kötü ilgilerden koparmakta ve iyiliğin, doğruluğun, güzelliğin kaynağına yüzünü ve gönlünü çevirmekte. Namazla, oruçla, hacla, zekâtla, Allahı söz, kalb ve davranış anmalarıyla, ruh öte âlemin silâhlarıyla donanmakta, fiziğin esaretinden kurulmakta, insanın gerçek anlamına ermekte.
İnançsız inşanın silâhları maddî silâhlarla birlikte bir takım kötü duygulardır. Kızgınlık, öfke, ihtiras, açgözlülük ve benzerleri. İnanmış insanın silâhlan ise, zaruret halinde el attığı maddî silâhlarla birlikte, asıl, ibadetler, iyilikler ve faziletlerdir. Acaba bu iki silâh bütününün çatışmasında son zafer hangi tarafta olacaktır? Şüphe edilmemelidir ki inanan tarafında.
Sezai Karakoç,Sur Yazıları(3)
2.1. "Din Nevrozdur.” İddiasının Eleştirel Analizi ve Mantık Hataları Freud “Din nevrozdur.” iddiasını temellendirmek için…
İkinci Bölüm Kelime Tercihi ilk bölümde Klasik Arapçanın tek bir fikri bile ifade etmek…
Rüyalarla aynı kumaştan yapılmayız, bir uykuyla çevrelenmiş küçük hayatlarımız. Shakespeare, Fırtına Suya düştün, sırılsıklam oldun.…
El-amâ, büyük sis. Tirmizî’de Resûle “Allah evrenin yaratılışından önce neredeydi?” sorusunun sorulduğu hadis-i şerif vardır.…
Her ferdin ve toplumun gerçekleştinnek istediği şeyin ne olduğunu araştırsak tek kelime ile mutluluk olduğunu…
Bağıranların ve çağıranların hayatlarının en dramatik ve ruhlarının en hassas ve kalplerinin en titrek yeridir…