Kategoriler: Tasavvuf

Allahu Teâlâ Hayırdan Başka Birşeye Razı Olmaz

Ulu Allah iyiliği ve kötülüğü irade edicidir. Fakat O, hayırdan başka birşeye razı olmaz. Çünkü:”Ben gizli bir hazineydim bilinmek istedim”buyurmuştur. Hiç şüphe yok ki Allah emir ve nehiy etmek (yasaklamak) irâdesinde bulunur. Emir ise, memur emredildiği şeyi tab’an İstemezse doğru olmaz. Meselâ: Ey aç, tatlı ve şeker ye!”diye emr olunmaz; buna emir denilmez, bu ikram sayılır. Nehiy de insanın hoşlanmadığı bir şey hakkında olmaz. Meselâ taş yeme, diken yeme, diye nehyolunmaz. Buna nehy denilmez. Bir hayrın işlenmesi hakkında emir vermek ve kötülükten men etmek için, kötülüğe meyleden bir nefis bulunması lâzımdır.

Böyle bir nefsin varlığını istemek, kötülüğü istemek demektir. Fakat O, kötülüğe razı olmaz; olsaydı iyiliği emretmezdi. Meselâ bir Öğretmen ders okutmak isterse, bu öğrencinin bilgisizliğini de ister. Çünkü öğrencinin bilgisizliği olmadan öğretme olamaz. Bir şey istemek onun levâzımını da istemektir. Bu öğretmen öğrencinin bilgisizliğini İstemez. Böyle olsaydı ona öğretmezdi. Doktor tabâbetini (doktorluk) icrâ (yapmak) etmek için herkesin hastalığını ister. Çünkü onun doktorluğu, halkın hastalığı ile vücut bulabilir. Fakat halkın hastalığına da râzı olmaz. Eğer bunlara râzı olsaydı onları iyi etmezdi. Ekmekçi para kazanmak için onlann aç olmasını ister. Fakat onlann açlığına gönlü râzı olmaz. Yoksa ekmek satmazdı.

Bir padişahın emirleri, padişahlarının düşmanları ve muhalifleri olmasını isterler. Bunlar olmazsa, onların mertlikleri ve sultana olan sevgileri görünmezdi. Sultanın bir ihtiyacı olmasa bunları başına toplamazdı Fakat bunlar muhalefete râzı olmazlar, öyle olsaydı düşmanlarla savaşmazlardı. İnsan da bunun gibidir. Kendi nefsinde kötülük faktörlerinin bulunmasını Allah ister. Çünkü o İnsan şükür, taat (ibadet) ve ittikâ edeni (Allah’tan korkan) sever. Bu ise insan nefsinde bu faktörlerin var olmasıyla mümkün olur. Bir şeyi istemek, onun levâzımını (onunla birlikte olan şeyleri de) istemek demektir. Fakat o buna râzı olmaz.

Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Fihi Mâ Fih, çev. Meliha Ülker Anbarcıoğlu, İstanbul: Millî Eğitim Basımevi, 1990, s. 273-274.

Muhammed Ali

Son Yazılar

Freud’un Din Görüşlerinin Analizi ve Mantık Hataları

2.1.   "Din Nevrozdur.” İddiasının Eleştirel Analizi ve Mantık Hataları Freud “Din nevrozdur.” iddiasını temellendirmek için…

2 gün önce

Kur’an-ı Kerim’in Mikro Edebi Özellikleri

  İkinci Bölüm Kelime Tercihi ilk bölümde Klasik Arapçanın tek bir fikri bile ifade etmek…

3 gün önce

Bedenin Rüyası

Rüyalarla aynı kumaştan yapılmayız, bir uykuyla çevrelenmiş küçük hayatlarımız. Shakespeare, Fırtına Suya düştün, sırılsıklam oldun.…

1 hafta önce

Orada Kimse Var Mı?

El-amâ, büyük sis. Tirmizî’de Resûle “Allah evrenin yaratılışından önce neredeydi?” sorusunun sorulduğu hadis-i şerif vardır.…

1 hafta önce

İnkarın Dünya ve Ahiretteki Sonuçları

Her ferdin ve toplumun gerçekleştinnek istediği şeyin ne olduğunu araştırsak tek kelime ile mutluluk olduğunu…

2 hafta önce

Gözyaşlarındaki Tuz Kokusu

Bağıranların ve çağıranların hayatlarının en dramatik ve ruhlarının en hassas ve kalplerinin en titrek yeridir…

3 hafta önce