Dava Anadolulu gençlerden, her biri «portö-ulvî aşıyı taşıyıcı ve bulaştıncı» bir aşk kadrosuna maya tutturabilmekti. Ceplerde kaybedilen ve asırlardır dışarıda aranılan güneşi bulup çıkaracak, yerine oturtacak, her şeyi ilk saffet ve asli- yet vâhidine irca’ edecek, hasis ferd kadrolarında eskitilmiş ve pörsütülmüş mânalarla hiç bir alâka kabûl etmiyecek, mutlak hakikat ölçüsiyle akim hakkını akla ve kalbin hakkını kalbe verecek, tarih boyunca bütün hesaplaşmaları yerine getirecek bir gençlik… Vecdiyle, estetiğiyle, ahlâkiyle, ideolojisiyle sımsıkı merkeze bağlı, solmayan renk ve geçmeyen ânın, ezel kadar eski olduğu için, ebed kadar yeni dâvanın gençliği… Efendi Hazretlerinin, hani şu «Siz bana o Ümmeti gösterin de, ben de size onun hemen kurtulduğunu haber vereyim» buyurduğu topluluğa çekirdek, ölümsüzlük gayesine destek gençlik…
Kaynak:
Necip Fazıl Kısakürek – O ve Ben
İkinci Bölüm Kelime Tercihi ilk bölümde Klasik Arapçanın tek bir fikri bile ifade etmek…
Rüyalarla aynı kumaştan yapılmayız, bir uykuyla çevrelenmiş küçük hayatlarımız. Shakespeare, Fırtına Suya düştün, sırılsıklam oldun.…
El-amâ, büyük sis. Tirmizî’de Resûle “Allah evrenin yaratılışından önce neredeydi?” sorusunun sorulduğu hadis-i şerif vardır.…
Her ferdin ve toplumun gerçekleştinnek istediği şeyin ne olduğunu araştırsak tek kelime ile mutluluk olduğunu…
Bağıranların ve çağıranların hayatlarının en dramatik ve ruhlarının en hassas ve kalplerinin en titrek yeridir…
Dünya sanki çağrılar gezegeni, hep bir çağrı var. Akıllar çağrılıyor, gözler davet ediliyor ve kulaklar…