Üstelik, barış söylemini sosyal çatışmaya ve onun önlenme­sine tevdi etmek, müşterek ve toplumsal barışın olmazsa olmazı olan bireyi ihmal etme riskini taşır. İslam’da sosyal müşterekçiliğe karşı “manevi bireyciliğin” sahneye girdiği yer burasıdır: Bireyin, barış halini sadece kamusal alanda değil aynı zamanda kendi şahsi (private) alanında da sürekli hale getiren niteliklerle donanması gerekir. Hem kendisi ile hem de parçası olduğu daha geniş gerçeklikle barış içinde olan güzel bir nefs yaratma şeklin­deki Kur’ani ideal, ahlakı ve maneviyatı pozitif barış söyleminin merkezine yerleştirir. Asli bir değer olarak barış böylece hem ah­lak hem de estetik sahasına uzanır, zira o nefste barışı tesis etme­nin ve uyumsuzluk, huzursuzluk, çirkinlik, aşağılık ve bayağılık yönündeki ayartmalara direnmenin şartlarından biridir. Bu nok­tada, Kur’an’daki anahtar kavramlardan biri olan ihsân kelime­sinin fazilet, güzellik, iyilik, uyum, itidal, sükûnet ve ‘güzel olanı yapma’ anlamlarının hepsini birden taşıdığım hatırlamakta fay­da var. ismi fail kalıbı olan muhsin iyi olanı, arzulananı ve güzel olanı yapan kişiyi gösterir.

Bu bakımdan, barış sadece bir edilgenlik hali değildir. Tam aksine, içeriden veya dışarıdan gelebilecek olan kötülük, yı­kım ve keşmekeş tehdidi karşısında tümüyle etkin olmaktır.Collingvvood’un işaret ettiği üzere, barış ‘dinamik bir şeydir’ ve şuurlu, uyanık olmayı, hep farkında olma halini gerektirir. Kişi müşterek  gelenekler içindeki ve gelenekler arasındaki farklılıkların ve çatışmaların şiddet ve baskı zemini haline gelmemesi için manevi ve entelektüel cihat İçinde olmak zorundadır. Dahası, pozitif ‘barış bireysel, kurumsal ve yapısal şiddet de dahil olmak üzere baskının çeşitli biçimlerinin kapsamlı bir tahlilini sunma imkanına sahip olmalıdır.

Asli bir kavram olarak barış adalet üzerine kuruludur, zira ba­rış herkesin kendi hedeflerini ve potansiyellerini gerçekleştirme­si için eşit hakların ve imkanların sunulmuş olmasına bağlıdır. Arapçada adalet kelimesinin anlamlarından biri, ‘doğruca’ ve ‘tarafsız’, yani dosdoğru, güvenilir ve başkalarıyla yaptığı işlerde insaflı olmaktır. Böyle bir tavır, bir denge, uyum ve güven hali tesis eder ve yargı sisteminin sunduğu şeklî adaletin sınırlarının ötesine geçer. En geniş terimlerle tanımlamak gerekirse, adalet kavramı kişinin kendi bedenine özen göstermesinden uluslara­rası hukuka kadar geniş bir ilişkiler sahasını kuşatır.

Barış gibi adalet de ilahi isimlerden biridir ve İslam kelamındaki ve huku­kundaki merkezî rolüne bakılırsa asli bir önemi haizdir. Barışın, devamlı bir ahenk, güven ve birlikte-varolma hali olarak tasavvur edilebilmesi ancak adaletle birlikte olup onun tarafından des­teklendiği zaman söz konusudur, çünkü o aynı zamanda ahlakı olarak kötü ve yıkıcı olan her şeyden güvende olmak demektir. Böylece Kur’an, müminlere “adaletle ve iyilikle” (bi’l-‘adl ve’l-ih- san) (Kur’an, 16:90) davranmalarını emrederken adaleti ihsanla. ayrılmaz bir şekilde birleştirir.

İbrahim Kalın-Akıl ve Erdem

Muhammed Ali

Paylaş
Paylaşan
Muhammed Ali

Son Yazılar

Bedenin Rüyası

Rüyalarla aynı kumaştan yapılmayız, bir uykuyla çevrelenmiş küçük hayatlarımız. Shakespeare, Fırtına Suya düştün, sırılsıklam oldun.…

3 gün önce

Orada Kimse Var Mı?

El-amâ, büyük sis. Tirmizî’de Resûle “Allah evrenin yaratılışından önce neredeydi?” sorusunun sorulduğu hadis-i şerif vardır.…

3 gün önce

İnkarın Dünya ve Ahiretteki Sonuçları

Her ferdin ve toplumun gerçekleştinnek istediği şeyin ne olduğunu araştırsak tek kelime ile mutluluk olduğunu…

2 hafta önce

Gözyaşlarındaki Tuz Kokusu

Bağıranların ve çağıranların hayatlarının en dramatik ve ruhlarının en hassas ve kalplerinin en titrek yeridir…

2 hafta önce

Nereye ve Kime Çağrı?

Dünya sanki çağrılar gezegeni, hep bir çağrı var. Akıllar çağrılıyor, gözler davet ediliyor ve kulaklar…

2 hafta önce

Gazze Aynasında İnsanlığın Geleceği ve İslam Ümmetinin Mükellefiyeti

  İBRAHİM HALİL ÜÇER Gazze’de yaşanan ve insanlık vicdanını ayağa kaldıran soykırım, işgalci İsrail devletinin…

1 ay önce