Nûreddin  es-Sâbûnî

Ehl-i Sünnet, ahiret yurdunda müminlerin Allah Teâlâ’yı görmelerinin aklen câiz (olabilir), naklen de vâcip olduğunu kabul etmiştir. Mutezile, Neccâriyye, Havâric ve Zeydiyye bu görüşe muhalif kalmıştır. Mutezile ayrıca Allah Teâlâ’nın kendi zâtını görüp görmediği konusunda kendi aralarında görüş ayrılığına düşmüşler, çoğunluğu onun kendi zâtını gördüğünü kabul ederken içlerinden bir grup Allah’ın kendi zâtını görmesini de başkaları tarafından görülmesini de inkâr etmiştir.

Ehl-i Hakkın bu konudaki kat’î delili Musâ aleyhisselâmın Allah Teâlâ’dan, O’nu görmeyi talep etmesidir. Nitekim yüce Allah âyet-i kerîmesinde bu talebi şöyle haber vermektedir: “Rabbim bana görün ki seni göreyim” (Kur’ân 7: 143). Halbuki Musâ peygamber yüce Allah’ı hakkıyla biliyor, onu mahlûka benzetmekten, bir yönde veya bir şeyin hizasında bulunmuş olmaktan tenzih ediyordu. Bununla beraber o, Allah’ın görülebileceğine inanmış ve kendisine görünmesini talep etmişti.

İmdi Allah Teâlâ’nın görülmesini muhal addedenler (imkânsız sayanlar) Hz. Musâ’nın bilemediği ilâhî sıfatları bildiklerini iddia etmiş oluyorlar ki bu yanlıştır. Ayrıca Allah Teâlâ: “Eğer dağ yerinde durabilirse sen de beni görürsün” buyurmak sûretiyle kendisinin görülebilmesini dağın yerinde durmasına bağlamıştır. Dağın yerinde durması ise aklen mümkün olan bir şeydir. O halde bir hadisenin mümkün olan bir şarta bağlanması onun da imkân dâhilinde olduğunu gösterir. Şu da var ki yüce Allah bahis konusu edilen ayette kendisinin dağa tecelli ettiğini haber vermiştir. Buradaki tecelli yüce Allah’ın dağda hayat, ilim ve rü’yet (kendisinin görülmesini) yaratmasından ibarettir…

Soru: Eğer bu anlattıklarınız rü’yetin mümkün olduğuna delalet ediyorsa, aynı ayetteki “Beni asla göremezsin” ifadesi de onun imkânsız olduğunu gösterir, çünkü buradaki “Len” zaman bakımından nihayetsiz bir nefy (olumsuzlama) gerektirmez mi?

Cevap: Biz bahis konusu olan ayet-i kerîmeden Allah’ın görülebileceği hükmünü çıkardık. Şanı yüce Allah’ın beni asla göremezsin” tarzındaki beyanına gelince, bu, görme fiilinin dünyada olmayacağını ifade eder, yoksa imkânını büsbütün kaldırmaz…

es-Sâbûnî, Nûreddin thz. el-Bidâye fî Usûli’d-Dîn Tercümesi-Mâturîdiyye Akâidi, terc. Bekir Topaloğlu, Ankara, s. 97–98.

Bize Yön Veren Metinler,Cilt.1

Derleyen:Alev Alatlı

Muhammed Ali

Son Yazılar

Bedenin Rüyası

Rüyalarla aynı kumaştan yapılmayız, bir uykuyla çevrelenmiş küçük hayatlarımız. Shakespeare, Fırtına Suya düştün, sırılsıklam oldun.…

3 gün önce

Orada Kimse Var Mı?

El-amâ, büyük sis. Tirmizî’de Resûle “Allah evrenin yaratılışından önce neredeydi?” sorusunun sorulduğu hadis-i şerif vardır.…

3 gün önce

İnkarın Dünya ve Ahiretteki Sonuçları

Her ferdin ve toplumun gerçekleştinnek istediği şeyin ne olduğunu araştırsak tek kelime ile mutluluk olduğunu…

2 hafta önce

Gözyaşlarındaki Tuz Kokusu

Bağıranların ve çağıranların hayatlarının en dramatik ve ruhlarının en hassas ve kalplerinin en titrek yeridir…

2 hafta önce

Nereye ve Kime Çağrı?

Dünya sanki çağrılar gezegeni, hep bir çağrı var. Akıllar çağrılıyor, gözler davet ediliyor ve kulaklar…

2 hafta önce

Gazze Aynasında İnsanlığın Geleceği ve İslam Ümmetinin Mükellefiyeti

  İBRAHİM HALİL ÜÇER Gazze’de yaşanan ve insanlık vicdanını ayağa kaldıran soykırım, işgalci İsrail devletinin…

1 ay önce