Birinci Bahis: Cenâb-ı Hakk’ın, Cum’a gününde böyle bir mükellefiyeti meşru kılışının hikmeti nedir?
Biz deriz ki, Kaffâl şöyle der:
“Allah Teâlâ, mahlûkatı yarattı, böylece onları yokluk aleminden varlık âlemine çıkardı. Derken onları, cansız, büyüyüp gelişen (bitki) ve hayvanlar olarak kısımlara ayırdı. Derken, cansızların dışında kalanlar da, muhtelif çeşitlere ayrıldı. Meselâ, hayvanlar (behâim), melekler, cin ve insan… bunlardandır. Sonra, bunlar da, ulvîlik ve süflîlik bakımından farklı farklı yerler işgal ettiler. Süflî alemin en kıymetlisi insan olmuştur. Çünkü, terkiplerinin ilginçliğinden; Allah Teâlâ’nın kendilerine konuşma liyâkati verip, onlara akıl ve sayesinde serî hükümlerle teabbüdün ve kulluğun zirvesine ulaşıldığı bir takım karakterler yerleştirmesinden ve bu lütfün yüceliği ve kendilerine bağışlanan şeyin azameti insanlar tarafından anlaşılıp gizli kalmayınca, mahlûkatın yaratılışının tamamlandığı haftanın yedi gününden bu Cum’a günündeki ikrama mukabil, şükür ile emrolundular.
Bu, onların, bu günde bir araya gelişlerinde Allah’ın kendilerine inam ettiği nimetlerin yüceliğine dikkat çekmek içindir. Onların durumları böyle olunca, insanlar, ta yaratıldıklarından beri, hep Cenâb-ı Hakk kendilerine verdiği nimetler içindedirler. Dolayısıyla da, Allah’ın lütfü, İnsanlar bunu hak etmeden Önce onların üzerinde sabittir.. Belli milletlerden her birinin, haftanın o yedi gününden, kendisine saygı gösterdiği bir günü vardır: Meselâ, yahudilerin, cumartesi; hıristiyanların, pazar; müslümanların ise Cum’a’sı vardır. Hz. Peygamber (s.a.s)’in şöyle dediği rivayet edilmiştir:”Cum’a günü, iştebugün, insanların hakkında ihtilaf ettiği gündür.
Cenâb-ı Hakk biz (müslümanlara) bu günü bildirdi Yahudiler için yarın, hristiyanlar için ise, yarından sonraki gün (önemlidir)”[1] Şükür günü ve sevinç gösterme, nimetleri ortaya koyma (gösterme) günü olduğu için Cum’a gününde, sayesinde o günün şerefinin ortaya konduğu toplanmaya (bir araya gelmeye) ihtiyaç hissedildi de, bayramların adeti gibi, cemaatlar bir araya geldi. Böylece Allah’ın nimetlerini hatırlatmak, şükür nimetlerinin tekrarını sağlayacak şeyi yapmak suretiyle, o nimetlerin sürdürülmesini teşvik için, bu günde hutbe okunmaya ihtiyaç hissedildi.
Bu saygının medarı namaz olunca, arzulanan toplanma, tam ve mükemmel olsun diye, bugünün namazı, gündüzün ortasına (öğle vaktine) yerleştirildi. Bu namaz, işte bundan ötürü, daha fazla toplanmayı sağlasın ve daha büyük cemaati biraraya getirsin diye (her beldede) tek bir camide kılınması uygun görülmüştür. Allah en iyi bilendir.
1-Müslim, Cum’a, 19-21 (2/585-586); Buhârî, Cum’a, 1.
Fahruddin Er-Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb, Akçağ Yayınları: 21/488.
Necmeddin-i Dâye [*****] çev. Halil Baltacı Necmeddin-i Dâye (ö. 654/1256) tasavvufun bir din yorumu…
Gazzâlî [*] çev. Osman Demir Gazzâlî (ö. 505/111) Allah’ı bilmenin imkânı ve yöntemi konusunda…
Gazzâlî [*] çev. Mahmut Kaya Te’vilin şartlarını tespit etmeyi ve iman ile küfür arasındaki…
Kilise babalarının en ziyade iltifat ettiği, teolojik ağırlıklı bir anlatıma sahip Yuhanna Incil’inin l’inci Bab’ının…
İçinde yaşadığımız dönemin hakim zihniyetini karak- terize eden en önemli hususlardan biri de, hiç şüphesiz,…
İçinde yaşadığımız dünya, bedensel varlığımız ve duygularımız zamanın eliyle şekillenir. Sabretmeyi, şükretme- yi, iyiliğin ve…